collimating

listen to the pronunciation of collimating
English - Turkish
{i} yön verici
{f} yön ver
yön vererek
collimating lens
kosutlayici mercek
collimating mark
(Askeri) FOTOĞRAF KOLİMASYON İŞARETİ: Fotoğraf makinası gövdesine bağlı ve negatif üzerinde bir hayal oluşturan endeks işareti. Bu çıkan işaret görüntünün optik merkezinin durumunu veya ana noktasını belirlemede kullanılır
collimate
paralelleştirmek
collimate
ayarlamak
collimate
{f} hizalamak
collimate
(Nükleer Bilimler) ışınları ayarlama
collimate
bir hizaya getirmek
collimate
paralel hale koymak
collimate
(Askeri) OPTİK EKSENİ AYARLAMAK: Bir ölçme aleti, dürbün veya fotoğraf makinesinin optik eksenini hassas bir şekilde ayarlamak
English - English
That collimates, or employs collimation
Present participle of collimate
collimate
To focus into a narrow beam or column

Lead bricks were placed around the radioactive source so that the escaping gamma rays would be limited to a collimated beam rather than filling the lab.

collimate
make or place parallel to something; "They paralleled the ditch to the highway"
collimate
To render parallel to a certain line or direction; to bring into the same line, as the axes of telescopes, etc
collimate
to render parallel, as rays of light
collimate
{f} set parallel lines; accurately adjust a measuring device
collimate
adjust the line of sight of (an optical instrument)
collimating
Favorites