Hırsızlara yardım etmesi için baskı yapıldı.
- He was coerced into helping the thieves.
Hiçbir şekilde zorlanmadık.
- We haven't been coerced in any way.
Tom onu imzalamaya zorlanıldığı için sözleşmenin geçersiz olduğunu iddia etti.
- Tom claimed that the contract was invalid because he'd been coerced into signing it.
Hırsızlara yardım etmesi için baskı yapıldı.
- He was coerced into helping the thieves.
Onu yapman için seni zorlamak istemiyorum.
- I don't want to force you to do that.
Onu alması için Tom'u zorlamak zorunda kaldım.
- I had to force Tom to take it.