Valiz kirli çamaşırlardan başka bir şey içermiyordu.
- The suitcase contained nothing but dirty clothes.
Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları çamaşır makinesine attı.
- Tom stripped off his dirty clothes and threw them into the washing machine.
Vassili'ye güzel kıyafetler giydirdiler ve o ertesi gün Anastasia ile evlendi.
- They dressed Vassili in fine clothes and next day he was married to Anastasia.
Çocuğa bu kıyafetleri giydir.
- Put the kid into these clothes.
Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
- Mary does not let her sister borrow her clothes.
Annem bana birkaç yeni giysi yaptı.
- My mother made some new clothes.
Bu giysiler nihayet kuru.
- These clothes are finally dry.
Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
- Take your clothes off, please.
Bu kumaş ona göre daha üstün.
- This cloth is superior to that.
Makasla kesmek yerine kumaşı niçin yırtıyorsun?
- Why did you tear the cloth instead of cutting it with scissors?
Bu mağaza erkek giyimi sunmaktadır.
- This shop carries men's clothing.
Buraya yakın bir giyim mağazası var mı?
- Is there a clothing store near here?
Mayuko tabloyu bir bezle sildi.
- Mayuko wiped a table with a cloth.
Kız bir parça bezden bir bebek yaptı.
- The girl made a doll out of a piece of cloth.
Ben genellikle yerel bir mağazada giysi satın alırım.
- I usually buy clothing at a local store.
Ben çevrimiçi giysi satarım.
- I sell clothing online.
Tom kirli elbiselerini çıkardı ve onları çamaşır makinesine attı.
- Tom stripped off his dirty clothes and threw them into the washing machine.
Elbiselerinin geriye kalanını çamaşırhaneye koydum.
- I put the rest of your clothes in the laundry.
Masaya bir örtü serdi.
- She spread a cloth over the table.
Onlar masaya örtü örttüler.
- They covered the table with a cloth.
Lütfen elbiselerinizi çıkarınız.
- Take your clothes off, please.
Mary, kız kardeşinin elbiselerini ödünç almasına izin vermez.
- Mary does not let her sister borrow her clothes.
Çocukların çoğu zar zor giyinmişti.
- Many of the children were barely clothed.
O her zaman koyu giysiler giyer.
- He always wears dark clothes.
Çıkardığın giysileri dikkatlice yerine koy.
- Stow away carefully the clothes you removed.
Yazın pamuklu giysileri giymeyi severim.
- I like cotton clothing in the summer.
Tom gündelik giysiler giyinmişti.
- Tom was dressed in casual clothing.
Tom elbiselerini berbat edecek.
- Tom will ruin his clothing.
Ben elbiselerimi berbat edeceğim.
- I'll ruin my clothing.
Onlar yiyecek ve giyecek aldılar.
- They took food and clothing.
Çocuklar yiyecek ve giyecek için ebeveynlerine bağlı.
- Children depend on their parents for food and clothing.
Bugün elbette sıcak! Yanlış türde kıyafet giydim.
- Today sure is hot! I wore the wrong kind of clothing.
Bu kıyafetler benim iş arkadaşımın, benim değil.
- This clothing is my coworker's, not mine.
Hava dahada ısındığı için, Tom bir kat elbise daha çıkardı.
- Since it was getting even hotter, Tom peeled off another layer of clothing.
O, elbisesini mahvediyor.
- He's destroying his clothing.