Polisler onu yakından sorguladı.
- The police questioned him closely.
Şurası muhakkak ki, günümüz toplumunda tüketimin insan hayatında önemli bir yere haiz olduğunu ve refah seviyesini ve mutluluğunu yakından alâkadar etmesinin tabii olduğunu söyleyebiliriz.
- Surely, in the present-day society, we might as well consider it natural that consumption plays an important role in the life of man and is closely related to his well-being and happiness.
Seni dikkatle inceleyeceğim.
- I will scrutinize you closely.
Dikkatle dinliyor musun?
- Are you listening closely?
Bu, Boston’un en sıkı korunan sırlarından biridir.
- This is one of Boston's most closely guarded secrets.
Bu, Tatoeba'nın en sıkı korunan sırlarından biridir.
- This is one of Tatoeba's most closely guarded secrets.
Pencereleri kapamak zorundayız.
- We have to close the windows.
En yakın eczane nerede?
- Where is the closest pharmacy?
Evim otobüs durağına yakın.
- My house is close to a bus stop.
Onların neden restoranı kapatmak için zorlandıklarından emin değilim.
- I'm not sure why they were forced to close the restaurant.
Hesabımı kapatmak istiyorum.
- I want to close my account.
Olaylar yakından bağlantılı idi.
- The events were closely linked.
Bilimciler dünya'nın tarihi boyunca, sıcaklık ve havadaki CO2 seviyelerinin yakından bağlantılı olduğunu öğrendiler.
- Scientists have learned that, throughout Earth's history, temperature and CO2 levels in the air are closely tied.
Tom arabaya yakından bakmak için durdu.
- Tom stopped to take a close look at the car.
Onları yakından incelediler.
- They studied them closely.
Nagano'ya giden yol trafiğe kapalı.
- The road to Nagano is closed to traffic.
Gözleri kapalı müzik dinledi.
- He listened to the music with his eyes closed.
Seçim sonucunun yakın olacağı herkes tarafından biliniyordu.
- It was clear to everyone that the vote would be close.
Bir sonraki duyuruya kadar mağaza kapalı.
- The store is closed until further notice.
Tom'un ağız kokusu var ve arkadaşları ona çok yaklaşmak için isteksiz.
- Tom has halitosis and his friends are reluctant to get too close to him.
O resmi daha iyi görmek için, biraz yaklaşmak istiyorum.
- In order to see that picture better, I want to get a little closer.
O sinekkaydı bir tıraştı.
- That was a close shave.
Havaalanı çevresindeki hava sahası geçici olarak kapatılmıştı.
- The airspace around the airport was closed temporarily.
Kapılar kapatılmıştı.
- The doors were closed.
O, ön kapıyı dikkatlice kapattı.
- He closed carefully the front door.
O kuralları dikkatlice takip etmek istiyor.
- He wants to keep a close eye on the rules.
Tom nihayet eşcinsel olduğunu itiraf ettiğinde herkes zaten onun eşcinsel olduğunu biliyordu.
- When Tom finally decided to come out of the closet, everyone already knew that he was gay.
Bütün pencerelerin kapalı olması nedeniyle o oda çok havasızdı.
- It was very stuffy in that room with all the windows closed.
Bazı demir yolları kapanmak zorunda kaldı.
- Some railroads had to close down.
Saatler içinde, diğer bankaların çoğu kapanmak zorundaydı.
- Within hours, many of the other banks had to close.
Onlarla ne kadar samimisiniz?
- How close are you to them?
Samimi arkadaşlar olarak, sorunlarımızı tartışmalıyız.
- As close friends, we must share our troubles.
Tom'dan kapıyı kapatmasını istedim.
- I asked Tom to close the door.
Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
- I closed my eyes to calm down.
Lütfen daha yakına gelme.
- Please don't come any closer.
O onu biraz daha yakına çekti.
- He pulled her a little closer.
Seçim sonuçları son derece yakın.
- The election results were extremely close.
Tom gözlerini sık biçimde kapattı ve acıya dayandı.
- Tom closed his eyes tightly and endured the pain.
O, onun arkasından kapıyı sıkıca kapattı.
- She closed the door tightly behind her.
Leyla gerçekten dogmatik ve dar görüşlü bir kişidir.
- Layla is a really dogmatic and close-minded person.
Leyla dar görüşlü, kibirli bir kişidir.
- Layla is a close-minded arrogant person.
Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.
- Tom's family is close-knit and loving.
Dolap kapısı sıkıştı.
- The closet door is stuck.
Tom'un ailesi sıkı fıkı ve sevgi doludur.
- Tom's family is close-knit and loving.
There is nothinge so close, that shall not be openned, and nothinge so hyd that shall not be knowen.
Jim was listening to headphones with his eyes closed.
law Of a corporation or other business entity, closely held.
He has closed the last two games for his team.
Is your house close?.
The runner in second place is closing the gap on the leader.
We owe them our thanks for bringing the project to a successful close.
close the session.
... working very closely with her. And this year we hope to make significant progress on that. ...
... lf you look closely at the pyramids today, ...