close; parsimonious; saving; as, a man tight in his dealings

listen to the pronunciation of close; parsimonious; saving; as, a man tight in his dealings
English - Turkish

Definition of close; parsimonious; saving; as, a man tight in his dealings in English Turkish dictionary

tight
tıkanmış
tight
tedariki güç
tight
sıkı gerilmiş kesat
tight
zorluk çeken
tight
{s} sarhoş
tight
su geçmez
tight
ucu ucuna
tight
zor elde edilir
tight
kısmık
tight
su geçirmez
tight
(Argo) çakırkeyif
tight
(pul) zor elde edilir
tight
sıkı

O, elimi kavradı ve onu sıkıca tuttu. - She took hold of my hand and held it tightly.

Ben ona sıkıca sarıldım. - I hugged her tightly.

tight
{s} dar

Bu ayakkabılar çok dar. Acıtıyorlar. - These shoes are too tight. They hurt.

Bu pantolonlar oldukça dar. Diğer bedenleri deneyebilir miyim? - These jeans feel too tight. May I try on another size?

tight
esrik
tight
dili müşkül
tight
{s} sızdırmaz
tight
{s} kısa ve özlü
tight
(sıfat) sıkı, dar, gergin, kasılmış, sızdırmaz, zor, kritik, kısa ve özlü, cimri, eli sıkı, başabaş, sarhoş
English - English
tight
close; parsimonious; saving; as, a man tight in his dealings
Favorites