Onların hepsi paralarını geri almak için yaygara koparıyor.
- They're all clamoring to get their money back.
Çok gürültücü olma, lütfen.
- Don't be so noisy, please.
Öğretmen, gürültücü olduğu için sınıfını azarladı.
- The teacher scolded her class for being noisy.
Gürültülü sınıfta kendimi duyuramadım.
- I couldn't make myself heard in the noisy class.
Tom gürültülü şehirleri sevmiyor.
- Tom dislikes noisy cities.
O şamatacı ama yoksa çok kibar bir çocuk.
- He is noisy, but otherwise a very nice boy.
Thousands of demonstrators clamoring the government's resignation were literally deafening, yet their cries fell in deaf ears.
Anyone who tastes our food seems to clamor for more.
His many supporters successfully clamor his election without a formal vote.
After a confused murmur the audience soon clamored.