claim, requirement; strong request

listen to the pronunciation of claim, requirement; strong request
English - Turkish
talep, ihtiyaç; güçlü istek
demand
rağbet etmek
demand
sürüm
demand
bir emir gibi yapılan istek
demand
revaç
demand
(Kanun) hak iddia etme
demand
rağbet

Uzman işçiler rağbette. - Specialist workers are in demand.

Ülkenizde hangi diller rağbette? - Which languages are in demand in your country?

demand
istek

Bu isteklere boyun eğmemelisin. - You must not give way to those demands.

Onun isteklerine boyun eğdim. - I gave in to her demands.

demand
talep

Biz onların taleplerine boyun eğmemeliyiz. - We must not give way to their demands.

Başkanın çekilmesini talep ettiler. - They demanded that President resign.

demand
gerektir/talep et
demand
{i} hak iddiası
demand
{i} huk. talep, hak iddia etme
demand
{i} isteme

Hiçbir şey istemedim. - I didn't demand anything.

Adalet istemek için buradayız. - We're here to demand justice.

demand
mahkemeye celbetmek bir hak talep etmek
demand
{f} talep etmek, istemek
demand
{i} istem, istek; talep
demand
{f} istemek

Adalet istemek için buradayız. - We're here to demand justice.

demand
{i} gereksinim
demand
{f} gerektirmek
demand
in great d
English - English
{i} demand