Bunlar özel durumlar.
- These are special circumstances.
Bu durumda siz ne yapardınız?
- What would you do in this circumstance?
Bu şartlar altında teslim olmaktan başka seçeneğimiz yok.
- Under the circumstances we have no choice but to surrender.
Keşke daha iyi şartlar altında görüşebilseydik.
- I wish we could have met under better circumstances.
Şartlar göz önüne alındığında, böyle bir olayın gerçekleşmesi kaçınılmazdı.
- Given the circumstances, it was inevitable that such an incident should take place.
O koşulları detaylı olarak açıkladı.
- He described the circumstances in detail.
O, kendini koşullara uydurdu.
- He adapted himself to circumstances.
Bu koşullar altında, iflas kaçınılmazdır.
- Under the circumstances, bankruptcy is inevitable.
Then another circumstance happened, which made a lasting impression on my memory, though I was but a small child.