Definition of cinsel in Turkish English dictionary
- sexual
North Americans are more conservative in terms of sexual morality than Europeans.
- Kuzey Amerikalılar cinsel ahlak açısından Avrupalılardan daha tutucudur.
Recent comics have too many violent and sexual scenes.
- Yeni karikatürler çok fazla şiddet ve cinsel sahneye sahip.
- gamic
- carnal
- {s} sex
Recent comics have too many violent and sexual scenes.
- Yeni karikatürler çok fazla şiddet ve cinsel sahneye sahip.
She was sexually harassed in an elevator.
- Bir asansörde cinsel olarak taciz edildi.
- generical
- venereal
- the carnal
- brutish
- cinsel taciz
- sexual harassment
Tom was accused of the sexual harassment of his female colleagues.
- Tom kadın meslektaşlarına cinsel tacizle suçlandı.
Sexual harassment can be a serious problem in the workplace.
- Cinsel taciz iş yerinde ciddi bir sorun olabilir.
- cinsel ilişki
- sexual intercourse
When did you last have sexual intercourse?
- En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?
According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise.
- Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.
- cinsel birleşme
- sexual intercourse
- cinsel ilişki
- sex
We don't have sex anymore.
- Artık cinsel ilişkiye girmiyoruz.
Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
- Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.
- cinsel istek uyandıran
- sexy
- cinsel ilişkiye girmek
- shag
- cinsel ilişkiye girmek
- have sex
- cinsel dürtü
- sex drive
She has a low sex drive.
- Onun düşük bir cinsel dürtüsü var.
A possible side effect of the contraceptive pill is a loss of sex drive.
- Doğum kontrol haplarının olası bir yan etkisi, cinsel dürtüdeki kayıptır.
- cinsel ilişki
- trick
- cinsel istismar
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual abuse
- cinsel olarak uyarmak
- sex up
- cinsel organ tüyleri
- pubes
- cinsel gücü yüksek
- potent
- cinsel ilişkiye girmek
- hump
- cinsel adetler
- sex customs
- cinsel ahlak
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual morality
- cinsel azgınlık
- rut
- cinsel bağımlılık
- sexual addiction
- cinsel birleşme
- (Argo) nookie
- cinsel birleşme
- sexual relationship
- cinsel birleşme
- (Argo) nooky
- cinsel boşalma
- ejaculation
- cinsel cazibe
- sexual attraction
- cinsel davranış
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual behaviour
- cinsel deneyim
- sexual experience
- cinsel devrim
- sexual revolution
- cinsel eğilim
- sexual orientation
- cinsel eğitim
- (Eğitim) sex instruction
- cinsel eğitim
- sexual education
- cinsel eğitim
- sex education
- cinsel güçsüzlük
- impotence
- cinsel hastalık
- (Tıp) venereal disease
- cinsel hayat
- sexual life
- cinsel haz
- sexual pleasure
- cinsel heyecan
- sexual arousal
- cinsel ilişki
- sexual relationship
Dan began an erratic sexual relationship with his youngest aunt, Linda.
- Dan en genç halası Linda'yla sapkın bir cinsel ilişkiye başladı.
Layla and Sami began a sexual relationship.
- Leyla ve Sami cinsel ilişkiye başladılar.
- cinsel ilişki
- (Argo) nookie
- cinsel ilişki
- it
- cinsel ilişki
- (Argo) ballin`
- cinsel ilişki
- shot
- cinsel ilişki
- snatch
- cinsel ilişki
- (Kanun) carnal knowledge
- cinsel ilişki
- (Argo) tonk
- cinsel istek
- desire
- cinsel istek
- passion
- cinsel istek uyandıran
- voluptuous
- cinsel içgüdü
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual instinct
- cinsel kimlik
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual identity
- cinsel kızgınlık
- rut
- cinsel olgunluk
- sexual maturity
- cinsel rol
- sex role
- cinsel saldırı
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual assault
- cinsel sapma
- sexual deviation
- cinsel sapma
- perversion
- cinsel sapma
- perversity
- cinsel sapık
- sexual deviant
- cinsel sapık
- pervert
- cinsel sapık
- (Biyoloji) sex deviant
- cinsel sapıklık
- perversity
- cinsel suçlar
- sex crimes
- cinsel taciz
- gender-based violence
- cinsel taciz
- abuse
Dan sexually abused Linda.
- Dan, Linda'ya cinsel tacizde bulundu.
- cinsel tecavüz
- rape
- cinsel temas
- (Biyoloji) sexual intercourse
- cinsel terapi
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sex therapy
- cinsel tercih
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual preference
- cinsel travma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual trauma
- cinsel uyarı
- sexual arousal
- cinsel yönden güçlü
- virile
- cinsel zevk
- sexual pleasure
- cinsel çekicilik
- sexual attraction
- cinsel özgürlük
- sexual freedom
- cinsel şiddet
- gender-based violence
- cinsel şiddet
- sexual harassment
- cinsel boşalma
- ejaculate
- cinsel güçsüzlük
- sexual impotence
- cinsel yönelim
- Sexual orientation
- cinsel anomali
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sex anomaly
- cinsel arzu
- concupiscence
- cinsel ayrımcılık
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual discrimination
- cinsel azınlık
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual minorities
- cinsel baskı
- sexual oppression
- cinsel birleşme
- copulation
- cinsel birleşme
- coition
- cinsel birleşme
- coitus
- cinsel birleşme
- conversation
- cinsel birleşme
- sexual intercourse, intercourse, coitus, coition
- cinsel birleşme ile ilgili
- coital
- cinsel bozukluklar
- sex disorders
- cinsel cazibeli kadın
- pin-up
- cinsel dürtü
- sexual urge
- cinsel dürtü
- libido
My wife has no libido since she got pregnant. What can I do?
- Hamile olduğundan beri karımın hiç cinsel dürtüsü yok. Ne yapabilirim?
- cinsel engelleme
- sexual inhibition
- cinsel etik
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual ethics
- cinsel eşitlik
- sexual equality
- cinsel eşitsizlik
- sexual disparities
- cinsel faaliyet
- sexual activity
- cinsel geçmiş
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual history
- cinsel gücü az
- undersexed
- cinsel güç
- potency
- cinsel güç
- virility
- cinsel güç artırıcı
- aphrodisiac
- cinsel hakkaniyeti
- sexual equity
- cinsel haklar
- sexual rights
- cinsel hastalık kapma
- dose of clap
- cinsel hastalık kapma
- dose
- cinsel huzursuzluk
- sexual dysphoria
- cinsel ihtiyaç
- sexual need
- cinsel ilişki
- commerce
- cinsel ilişki
- (hukuk) carnal knowledge
- cinsel ilişki
- sexual relation, intercourse, sex; affair
- cinsel ilişki
- intimacy
- cinsel ilişki
- it [sl.]
- cinsel ilişki
- sexual act
- cinsel ilişki
- snatch [sl.]
- cinsel ilişki
- trick [sl.]
- cinsel ilişki
- screw [sl.]
- cinsel ilişki
- act
- cinsel ilişki
- shot [sl.]
- cinsel ilişki
- fuck [sl.]
- cinsel ilişki ile bulaşan
- venereal
- cinsel ilişki ile ilgili
- venereal
- cinsel ilişkide bulunmak
- to have sex with, to go to bed with, to go all the way (with)
- cinsel ilişkiden zevk almayan
- frigid
- cinsel ilişkiye girmek
- lie with
- cinsel ilişkiye girmek
- have a screw
- cinsel ilişkiye girmek
- jazz
- cinsel ilişkiye girmek
- sleep with
- cinsel istek
- pruriency
- cinsel istek
- prurience
- cinsel istek uyandıran
- erogenic
- cinsel istek uyandıran
- sex
- cinsel istek uyandıran
- erogenous
- cinsel istek uyandıran
- aphrodisiac
- cinsel istek uyandıran
- sultry
- cinsel istek uyandıran ilaç
- aphrodisiac
- cinsel istek uyandırma
- voluptuousness
- cinsel istek uyandırmak
- to turn on
- cinsel isteği az
- undersexed
- cinsel isteği azaltan ilaç
- anaphrodisiac
- cinsel isteği bastıran
- anaphrodisiac
- cinsel itki
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual drive
- cinsel iş bölümü
- sexual division of labour
- cinsel ketleme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual inhibition
- cinsel konular
- birds and the bees
- cinsel mazoşizm
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual masochism
- cinsel nesne
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sex object
- cinsel olarak
- generically
- cinsel olgunlaşma
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual maturation
- cinsel organ
- genitalia
- cinsel organ
- sexual organ
- cinsel organ dudağı
- labium
- cinsel organlar
- sexual organs
- cinsel organlar
- genitals
- cinsel organı olan
- sexual
- cinsel patoloji
- (Kanun) sexual pathology
- cinsel pozisyon
- sexual position
- cinsel problem
- sexual problem
- cinsel rekabet
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sex rivalry
- cinsel sadizm
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual sadism
- cinsel sapkınlık
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual perversion
- cinsel saplantı
- erotomania
- cinsel sapmalar
- (Tıp) sex deviations
- cinsel sapık
- sexual deviant, pervert
- cinsel sapıklık
- sodomy
- cinsel sapıklık
- sexual deviation
- cinsel senaryolar
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual scripts
- cinsel seçim
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual selection
- cinsel soğukluk
- sexual frigidity
- cinsel soğukluk
- frigidity
- cinsel suç
- (Kanun) sex crime
- cinsel suçlu
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sex offender
Sami was an accused sex offender.
- Sami cinsel suçlu olmakla suçlandı.
- cinsel sıfat
- sexual characteristic-capacity
- cinsel taciz
- (Hukuk) indecent assault
- cinsel taciz
- sexual harassment, molestation
- cinsel tacizci
- molester
- cinsel tacizde bulunmak
- to molest
- cinsel tahrik
- sexual incitement-provocation
- cinsel tipleme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sex-typing
- cinsel uyuşukluk
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual anesthesia
- cinsel yaşam
- sex life
- cinsel çekicilik
- sex appeal
- cinsel çekicilik
- sexiness
- cinsel çocuksuluk
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sexual infantilism
- cinsel özdeşim
- (Pisikoloji, Ruhbilim) sex identification
- cinsel üreme
- (Biyoloji,Hayvan Bilim, Zooloji) zoogamy
- cinsel ilişki
- {i} fuck
- cinsel ilişki
- {i} intercourse
According to a study conducted by the Parenthood Foundation, the percentage of young people having unprotected sexual intercourse is on the rise.
- Ebeveynlik Vakfı tarafından yapılan bir araştırmaya göre, korunmasız cinsel ilişkiye giren gençlerin yüzdesi artıyor.
When did you last have sexual intercourse?
- En son ne zaman cinsel ilişkiye girdiniz?
- cinsel ilişki
- pussy
- kadın cinsel organı
- snatch
- akraba ile cinsel ilişki
- incest
- cinsel ilişki
- (Kanun) coition
- evlilik dışı cinsel ilişki
- liaison
- tahrik etmek (cinsel anlamda)
- turn somebody on
- (cinsel) birleşme
- intercourse
- cinsel birleşme
- sexual act
- cinsel taciz
- molestation
- Cinsel taciz
- sexual abuse
- cinsel organ
- sex organ
- cinsel taciz
- sexual assault
Rape and sexual assault are crimes of violence.
- Tecavüz ve cinsel taciz şiddet suçlarıdır.
- eş cinsel
- sexual partner
- insanlarda çiftleşme, cinsel ilişki
- mating in humans, sexual relations
- anti-cinsel
- anti-sex
- anti-cinsel
- anti-sexual
- anüs ile cinsel organ arası
- perineum
- aşırı cinsel istek
- condition characterized by uncontrollable sexual desire (in men)
- aşırı cinsel istek
- satyriasis
- becermek (cinsel anlamda)
- (Argo) get one's end away
- cinsel ilişki
- {i} coitus
- erkekler için cinsel eğitim
- (Eğitim) sex instruction for men
- evlilikdışı cinsel ilişki
- liaison
- evlilikdışı cinsel ilişkide bulunmak
- to fornicate