cikarmak

listen to the pronunciation of cikarmak
Turkish - English

Definition of cikarmak in Turkish English dictionary

çıkarmak
take out

Is that to eat here or take out? - Burada yemek için mi yoksa çıkarmak için mi?

It's my turn to take out the trash. - Çöpü çıkarmak için benim sıram.

çıkarmak
bare
çıkarmak
subtract
çıkarmak
deduct
çıkarmak
remove

It's going to be impossible to remove this stain. - Bu lekeyi çıkarmak imkansız olacak.

It's going to be difficult to remove this stain. - Bu lekeyi çıkarmak zor olacak.

çıkarmak
{f} eject
çıkarmak
exclude
çıkarmak
extract
çıkarmak
divest
çıkarmak
expel
çıkarmak
to vomit, throw (something) up, spew (something) up
çıkarmak
to start (a row), pick (a quarrel); to create (a difficulty)
çıkarmak
to make (a law)
çıkarmak
to show (someone) to be, reveal (someone) to be (a bad type of person); to call (someone) (something unfavorable); to expose (someone's wrongdoing, mistake); to make people think (someone) is, give people the impression that (someone) is (a bad type of person): Münci'nin yalanını çıkardınız. You showed Münci to be a liar. Onu yalancı çıkardılar. They've made people think he's a liar
çıkarmak
to develop (the spots or pustules characteristic of certain diseases): Kızamık çıkarıyor. She's coming down with measles
çıkarmak
(Matematik) to subtract (one amount) from (another)
çıkarmak
(masraf) pay off
çıkarmak
slang to say, spit out
çıkarmak
to extend (something) from, stick (something) out: Başını kapıdan çıkardı. He stuck his head out the door
çıkarmak
bruit about
çıkarmak
(elbise) put off
çıkarmak
(Hukuk) omit
çıkarmak
subtract , remove
çıkarmak
to understand, make (something) out; to deduce; to interpret (something) in (a specified way): Söylediklerimden bunu nasıl çıkardın? How could you take what I said to mean this?
çıkarmak
displace
çıkarmak
(devreden) unmount
çıkarmak
to make it through, get through (a period of time) with (a specified amount of something)
çıkarmak
eliminate
çıkarmak
(duman) belch
çıkarmak
to take (someone, an animal) out to/into (a place outdoors)
çıkarmak
/ı, a /to bring (one person) before (another), bring (one person) to (another), present (one person) to (another)
çıkarmak
print out
çıkarmak
derive
çıkarmak
to make (someone, an animal) climb up on (something), make (someone, an animal) get up on (something); to make (someone, an animal) go up to (a place); to put (someone, something) in/on (a higher place)
çıkarmak
to publish (a book, newspaper, etc.)
çıkarmak
to remove, take out, get rid of (a stain)
çıkarmak
to make (one's living) from (a specified work)
çıkarmak
dislodge
çıkarmak
doff
çıkarmak
to offer (a guest) (something to eat or drink)
çıkarmak
delete
çıkarmak
to take off, remove (an article of clothing); to doff (one's hat)
çıkarmak
draw off
çıkarmak
(eklem) dislocate
çıkarmak
blank
çıkarmak
(öfke) wreak
çıkarmak
publish
çıkarmak
disconnect
çıkarmak
(yasa) enact
çıkarmak
bring out

Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world. - Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.

çıkarmak
(kutudan) uncase
çıkarmak
to come up with, create, produce, invent (something new); to develop (a new habit)
çıkarmak
to unload (something) from (a vehicle)
çıkarmak
make out
çıkarmak
to find (a place, an address)
çıkarmak
throw out
çıkarmak
dismantle
çıkarmak
to play, perform (a tune) on (an instrument)
çıkarmak
out

Poverty does more to bring out the worst in people and conceal the best than anything else in the world. - Yoksulluk insanlardaki en kötüyü ortaya çıkarmak ve en iyiyi gizlemek için dünyadaki başka her şeyden daha fazlasını yapar.

Tom asked Mary out to dinner, but she said no. - Tom Mary'yi akşam yemeğine çıkarmak istedi, fakat o hayır dedi.

çıkarmak
(kışı) tide over
çıkarmak
to vent, take out (one's anger, frustration, negative emotion) on (someone)
çıkarmak
unfix
çıkarmak
to take out, to put out, to get out, to get off; to extract, to abstract, to mine; (giysi) to take off; to remember, to place" " anımsamak, hatırlamak; to find, to find out, to discover; to make out, to figure out, to get; to dislodge; to remove" " gidermek; to expel, to dismiss; to excrete; to omit, to leave out; to cross sth out, to cross sth off, to delete; to dislocate, to displace; to publish, to get sth out" " yayımlamak;" "to produce, to bring out, to get out; to emit, to send out, to exhale, to give sth off; to cause, to raise" " neden olmak, yol açmak; to issue, to bring out; to subtract" " tarh etmek; to deduct; to eliminate; to vomit, to bring sth up, to throw up, to spew; to offer" " sunmak; (hastalık) to have; (şarkı, vb.) to play by ear; (diş) to cut; (dil, vb.) to stick sth out; (telefonda birini) to get through to sb; (sahneyi kesmek) to cut
çıkarmak
to make (one thing) out of (another)
çıkarmak
to remove (someone, something) (from); to take or get (someone, something) out (of), extricate (someone, something) (from); to extract or pull (something) from; to bring (someone, something) out (from) (a place); to expel (a student) (from) (a school); to fire (a worker); to evict (a tenant)
çıkarmak
to turn out, produce (something, a specified kind of person)
çıkarmak
to get the maximum of (pleasure) from: Tatilin tadını çıkarmasını bilir. He knows how to have a great vacation
çıkarmak
(Askeriye) to land (a force) on (a shore)
çıkarmak
{f} emit
çıkarmak
{f} reject
çıkarmak
put up
çıkarmak
{f} wipe out
çıkarmak
withdraw
çıkarmak
{f} drop
çıkarmak
{f} spit
çıkarmak
{f} excrete
çıkarmak
pull out
çıkarmak
{f} take

You must take off your hats in the presence of ladies. - Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.

Tom opened the boot to take out the spare wheel. - Tom yedek lastiği çıkarmak için bagajı açtı.

çıkarmak
winnow out
çıkarmak
place

You've got to get me out of this place. - Beni bu yerden çıkarmak zorundasın.

çıkarmak
(Dilbilim) chuck up
çıkarmak
discover
çıkarmak
expulse
çıkarmak
leave out
çıkarmak
put

I don't want to put you out. - Seni çıkarmak istemiyorum.

This sweater is comfortable to take off and put on. - Bu kazak çıkarmak ve giymek için rahat.

çıkarmak
find
çıkarmak
unhinge
çıkarmak
(Bilgisayar) unmount
çıkarmak
get

We have to get you out of here. - Seni buradan çıkarmak zorundayız.

We have to get Tom out of here. - Tom'u buradan çıkarmak zorundayız.

çıkarmak
dress out
çıkarmak
strike out
çıkarmak
get out
çıkarmak
get off
çıkarmak
discard
çıkarmak
(Kanun) enact
çıkarmak
off

Tom didn't have to take off his shirt. - Tom gömleğini çıkarmak zorunda değildi.

You must take off your hats in the presence of ladies. - Hanımefendilerin huzurunda şapkalarınızı çıkarmak zorundasınız.

çıkarmak
take something off
çıkarmak
concoct
çıkarmak
slip
çıkarmak
skin
çıkarmak
put forth
çıkarmak
(Ticaret) float
çıkarmak
banish
çıkarmak
drive out
çıkarmak
(Denizbilim) bail
çıkarmak
dismiss
çıkarmak
originate
çıkarmak
turn out
çıkarmak
cause

I'm not here to cause trouble. - Sorun çıkarmak için burada değilim.

They accused him of being in the classroom in order to cause trouble. - Onlar onu mesele çıkarmak için sınıfta olmakla suçladılar.

çıkarmak
strike off
çıkarmak
poke
çıkarmak
disengage
çıkarmak
discharge
çıkarmak
cast off
çıkarmak
pluck out
çıkarmak
extrude
çıkarmak
elide
çıkarmak
expunge
çıkarmak
send out
çıkarmak
get sth off
çıkarmak
shed
çıkarmak
cast
çıkarmak
slip off
çıkarmak
{f} void
çıkarmak
abstract
çıkarmak
excite
çıkarmak
take away
çıkarmak
give off
çıkarmak
sprout
çıkarmak
off take
çıkarmak
substract
çıkarmak
rule out
çıkarmak
strip out
çıkarmak
{f} educe
çıkarmak
{f} exude
çıkarmak
{f} strike
çıkarmak
{f} hawk
çıkarmak
pick out
çıkarmak
{f} enucleate
çıkarmak
spawn
çıkarmak
{f} elicit
çıkarmak
rout up
çıkarmak
order out
çıkarmak
spew out
çıkarmak
{f} vomit
çıkarmak
honk
çıkarmak
{f} exhale
çıkarmak
strip off
çıkarmak
forth
çıkarmak
{f} provoke
çıkarmak
touch off
çıkarmak
{f} extricate
çıkarmak
uncase
çıkarmak
take&advantage&of
çıkarmak
decarbonize
çıkarmak
{f} rest
çıkarmak
{f} present

I want to summarize the content of the presentation and draw a conclusion. - Sunumun içeriğini özetlemek ve bir sonuç çıkarmak istiyorum.

çıkarmak
let out
çıkarmak
throw off
çıkarmak
make_out
çıkarmak
protrude
çıkarmak
pull
çıkarmak
haul up
çıkarmak
{f} scratch
çıkarmak
wipe up
çıkarmak
winkle out
çıkarmak
{f} issue

A common way to finance a budget deficit is to issue bonds. - Bir bütçe açığını finanse etmek için ortak bir yöntem tahviller çıkarmaktır.

çıkarmak
mine
çıkarmak
foot up
çıkarmak
take from
çıkarmak
disentangle
çıkarmak
spew forth
çıkarmak
give forth
çıkarmak
{f} evolve
çıkarmak
rout out
çıkarmak
strike through
çıkarmak
{f} pull off
çıkarmak
{f} vent
çıkarmak
{f} oust
çıkarmak
order off
çıkarmak
{f} excogitate
çıkarmak
evoive
çıkarmak
kill
çıkarmak
spew up
çıkarmak
win

It is difficult for beginners to enjoy windsurfing. - Yeni başlayanlar için rüzgar sörfünün keyfini çıkarmak zordur.

çıkarmak
shoot out
çıkarmak
{f} foot
çıkarmak
draw out
çıkarmak
{f} exhaust
çıkarmak
{f} start
çıkarmak
work out
çıkarmak
{f} strip

I just wanna strip my clothes off! - Giysilerimi çıkarmak istiyorum.

çıkarmak
stick out
çıkarma
extraction

Today we heard a story about biogas extraction. - Bugün biyogaz çıkarma hakkında bir hikaye duyduk.

çıkarma
subtraction

The addition is correct, but there is an error in your subtraction. - Toplama doğru ama çıkarmanda bir hata var.

I like addition but not subtraction. - Toplamayı severim ama çıkarmayı değil.

ıslık sesi çıkarmak
swish
çıkarma
removal
çıkarmak (inilti/ses)
utter
çıkarmak (maden)
mine
çıkarmak (masraf)
pay off
çıkarmak (matematik)
take away
çıban çıkarmak
to develop boils
çıngar çıkarmak
to kick up a row, to make a scene
çıngar çıkarmak
to start a row
açığa çıkarmak
expose
günah çıkarmak
confess
anlam çıkarmak
infer
baştan çıkarmak
seduce
temize çıkarmak
absolve
ortaya çıkarmak
conceive
ortaya çıkarmak
detect
açığa çıkarmak
dismiss
emme sesi çıkarmak
suck
boşa çıkarmak
cancel
ses çıkarmak
utter
(giysi) çıkarmak
take off
boşa çıkarmak
disappoint
boşa çıkarmak
frustrate
dışarı çıkarmak
put out
tadını çıkarmak
relish
Turkish - Turkish

Definition of cikarmak in Turkish Turkish dictionary

çıkarmak
Resim yapmak veya fotoğraf çektirmek
çıkarmak
Giysi, ayakkabı gibi şeyleri vücuttan ayırmak, soymak
çıkarmak
Hatırlamak
çıkarmak
Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
çıkarmak
Bir şeyi bir örneğe göre yapmak: "Yeni öğrendiği bir tangoyu piyanoda tek parmakla çıkarmaya çalışan İlhami..."- H. Taner. Üçüncü bir sayı elde etmek üzere belli bir sayıdan, daha az değerli başka bir sayı kadar birim eksiltmek, tarh etmek
çıkarmak
Giysi, ayakkabı gibi şeyleri vücuttan ayırmak, soymak: "İhtiyar hatun, onun ayakkabılarını ve ceketini çıkarıp çekilip gitmişti."- S. F. Abasıyanık
çıkarmak
Göstermek: "Sosyeteye bir ustabaşıyı kocam diye çıkaracaksın."- M. Ş. Esendal
çıkarmak
Yayımlamak
çıkarmak
Yayımlamak: "Gençlerin tenkitlerini gördü, yeni çıkardıkları edebiyat tarihlerini karıştırdı."- O. S. Orhon
çıkarmak
Çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak
çıkarmak
Söylemek: "Bu dedikoduyu ortaya mutlak bizim arkadaş çıkarmıştır."- O. C. Kaygılı
çıkarmak
Sunmak
çıkarmak
Söylemek
çıkarmak
Anlamak, ne olduğunu bilmek, sezmek
çıkarmak
Yükü boşaltmak: "Karşıki kıyıda yün denkleri çıkaran gemiye haykırdık, işaretler ettik."- R. H. Karay
çıkarmak
İlgisini keserek uzaklaştırmak
çıkarmak
Bulmak, ortaya koymak
çıkarmak
Sağlamak, elde etmek
çıkarmak
Yapmak, üretmek
çıkarmak
Gibi göstermek, bir davranış yüklemek
çıkarmak
Zararını çektirmek
çıkarmak
Birinin veya bir şeyin çıkmasını sağlamak, çıkmasına sebep olmak: "Cebinden maroken kaplı bir defter çıkardı."- Ö. Seyfettin
çıkarmak
Bir örneğe göre yapmak
çıkarmak
Sindirim yolundan dışarı atmak
çıkarmak
Döküntülü hastalığa tutulmak
çıkarmak
Sonunu getirmek
çıkarmak
Yollamak, göndermek
çıkarmak
Gidermek
çıkarmak
Hatırlamak: "Adamı nereden tanıdığımı tam olarak çıkarmaya çalıştım."- N. Cumalı
çıkarmak
Çok hoşlanmak
çıkarmak
Göstermek
çıkarmak
Sebep olmak, yol açmak
çıkarmak
Sebep olmak, yol açmak: "Bir dedektif bürosu açmış, hükûmet zorluk çıkardığından kapatmıştı."- R. H. Karay
çıkarmak
Döküntülü hastalığa tutulmak. Çok hoşlanmak: "Lezzetini çıkara çıkara hikâyesine devam ediyordu."- R. H. Karay. Öfke, hırs, acı gibi şeylerin zararını çektirmek
çıkarmak
Yükü boşaltmak
Çıkarmak
(Hukuk) ISDAR ETMEK
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) NEŞT
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) FAZA'
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) IHLA'
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) NETŞ
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) NAKT
Çıkarmak
tayyetmek
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) MAHT
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) NETH
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) TENHIYE
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) FEŞŞ
Çıkarmak
(Osmanlı Dönemi) IHTİLA'
tadını çıkarmak
Bir şeyin veya durumun keyfini etmek
Çıkarma
tarh
çıkarma
Çıkarmak işi
çıkarma
Kıyılara ve en çok düşman kıyılarına asker indirme, asker çıkarma
çıkarma
Çıkarmak işlemi, tarh
çıkarma
Çıkarmak işi. Çıkarmak işlemi, tarh
çıkarma
Kıyılara ve en çok düşman kıyılarına asker indirme
cikarmak
Favorites