Tom ve Mary çocuksuz öldüler.
- Tom and Mary died childless.
Bekarım ve çocuksuzum.
- I'm single and childless.
Eşim bir çocuğu evlat edinmek istiyordu.
- My wife wanted to adopt a child.
Karım evlat edinmek istiyor.
- My wife wants to adopt a child.
Alma-Ata halkı, haydi çocuk dostu bir şehir yaratalım!
- People of Almaty, let us create a child-friendly city!
Çocuklar yerde uyumak zorunda kalacaklar gibi.
- It seems that the children will have to sleep on the floor.
Genç bir çocuğun küçük bir kelime haznesi vardır.
- A young child has a small vocabulary.
Küçük çocuklar karanlıkta yalnız bırakılmaktan korkuyorlar.
- Small children are afraid of being left alone in the dark.
Bu ürünü çocukların erişemeyeceği bir yerde saklayın.
- Keep this product out of children's reach.
Kızım bir çocukken sık sık astım atakları yaşardı.
- My daughter often had asthma attacks when she was a child.
Kızım, bir çocuk olarak, sıklıkla astım atakları geçirdi.
- My daughter, as a child, often suffered from asthma attacks.
Bu eski çocuk oyuncu daha sonra bir uyuşturucu bağımlısı oldu.
- This former child actor later became a drug addict.
Çocuklarınızın televizyon bağımlısı olmasına izin vermeyin.
- Don't let your children become couch potatoes.
Sami'nin bir çocukla sonuçlanan bir ilişkisi vardı.
- Sami had a relationship that resulted in a child.
Sonuçta o hâlâ bir çocuk.
- She's still a child after all.
For the purposes of the present Convention, a child means every human being below the age of eighteen years unless under the law applicable to the child, majority is attained earlier.
My youngest child is forty-three.
The child node then stores the actual data of the parent node.