Definition of cheer in English Turkish dictionary
- {f} neşelendirmek
Seni neşelendirmek istiyorum.
- I want to cheer you up.
Çocuk muhtemelen ebeveynlerini neşelendirmek için yalan söyledi.
- The boy told a lie, probably to cheer up his parents.
- neşe
Neşelen! Yakında her şey iyi olacak.
- Cheer up! Everything will soon be all right.
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- She is always cheerful and smiling.
- {i} tezahürat
Gidip tezahürat yapmak istiyorum.
- I want to go and cheer.
Onlar kim için tezahürat yapıyorlar?
- Who are they cheering for?
- {f} keyiflendirmek
- şenlendirmek
- Cheer up Keyfine bak Gecmiş olsun !
- tempo ile bağırarak taraf tutmak
- neşe/alkış
- {i} mizaç
- {i} yiyecek erzak
- {f} (sözle) tezahürat yapmak
- teşvik
- memnun etmek
- {i} neşelendiren şey
- bağırış
- umutlandırma
- cesaretlendirmek
- {f} neşeli sesler çıkarmak
- cheer up moralini düzeltmek
- {i} (sözle yapılan) tezahürat
- tezahürat (sözle yapılan)
- tezahürat yapmak (sözle)
- erzak
- {f} neşelendir
Üzgündüm ama Tom beni neşelendirdi.
- I was sad, but Tom cheered me up.
Tom Mary'yi neşelendirmek istiyor.
- Tom wants to cheer Mary up.
- {f} sevinçle bağırmak
Arkadaşıma kupa verildiği zaman sevinçle bağırmaktan başka bir şey yapamadım.
- I could not but cheer when my friend was handed the trophy.
- cheer yüreklendir/
- kıvanç
- {f} ferahlamak
- destekleyici şekilde bağırmak
- bağırarak ya da alkışlayarak yüreklendirmek
- yardım etmek
- umutlandırmak
- alkışlamak
- yüreklendirmek
- desteklemek
- alkış
Kasaba halkı alkışladı.
- The townspeople cheered.
O favori atını alkışladı.
- She cheered for her favorite horse.
- keyif
Seni keyiflendirecekler.
- They'll cheer you up.
O, iyi haber tarafından keyiflendi.
- He was cheered by the good news.
- {i} sevinç çığlığı
- {i} avuntu
- {i} huy
Annem, kaygısız, neşeli ve iyi huyludur.
- My mother is carefree, cheerful and good-natured.
- {i} teselli
O ona yarın asılacaksın dedi. Bunu duymak kesinlikle onu teselli etmedi.
- They told him: Tomorrow you are to be hanged. Hearing that did not exactly cheer him.
Tom'un biraz teselliye ihtiyacı var.
- Tom needs a little cheering up.
- {f} teselli etmek
- {f} avutmak
- {f} teşvik etmek
- {i} misafirperverlik
- tezahürat yapmak
- cheer up
- neşelenmek
- cheer up
- neşelendirmek
Çocuk muhtemelen ebeveynlerini neşelendirmek için yalan söyledi.
- The boy told a lie, probably to cheer up his parents.
- cheerful
- neşeli
Ben onu neşeli kişiliğine bayılıyorum.
- I get a kick out of her cheerful personality.
O her zaman neşelidir.
- He is always cheerful.
- cheerless
- {s} neşesiz
- cheer up
- moral vermek
- cheer up
- (Fiili Deyim ) 1- neşelendirmek , teselli etmek 2- ferahlamak
- cheer leader
- amigo kızı
- cheer on
- yüreklendirmek
- cheer on
- (Dilbilim) tezahürat yapmak
- cheer somebody up
- gönül açmak
- cheer someone up
- birini neşelendirmek
- cheer up
- (deyim) içini açmak
- cheer up
- (deyim) içi açılmak
- cheer up
- (deyim) ferahlatmak
- cheer up
- şenlenmek
- Cheer up!
- Keyfine bak!
- Cheer up!
- Geçmiş olsun!
- cheer up
- ferahla
- cheer up
- sevin(dir)mek
- cheer up
- neşelen(dir)mek
- cheer s.o. up
- birini neşelendirmek
- cheer s.o./an animal on
- birini/bir hayvanı (sözlü) tezahüratla teşvik etmek
- cheer somebody up
- Birisini neşelendirmek
- cheer someone up
- cheer birini
- cheer up
- keyfine bak, neşelen
- cheer yourself up
- Kendi kendini teselli etmek, kendi kendine moral vermek, kendi kendini neşelendirmek
You are also good at coping with bad luck and often cheer yourself up by imagining things could be worse than you are.
- cheer, gladden, exhilarate, rejoice
- tezahürat, sevindirmek, neşelendirmek, sevinç
- cheer, hail
- tezahürat, dolu
- cheer, liven, exhilarate
- tezahürat, canlandırmak, coşturmak
- Cheer up
- Keyfine bak!/Geçmiş olsun!
- cheer for
- (Dilbilim) sesli tezahürat yapmak
- cheer leader
- amigo
- cheer leader
- tezahürat yaptıran kimse
- cheer on
- teşvik etmek
- cheer on
- alkışla cesaret vermek
- cheer over
- sevinç gösterisinde bulunmak
- cheer over
- sevgi gösterilerinde bulunmak
- cheer s.o. up
- birini neşelendirmek. cheer s.o./an animal on birini/bir hayvanı (sözlü) tezahüratla teşvik etmek
- cheer to the echo
- (Konuşma Dili) alkışlayarak desteklemek
- cheer up
- morali düzelmek
- cheer up
- teselli etmek
- cheer up
- keyiflenmek
- cheer up
- (isim)şelenmek, keyiflenmek, morali düzelmek, neşelendirmek, moral vermek, teselli etmek, avutmak
- cheer up
- avutmak
- cheers
- şerefe
- Cheers
- {ü} (teşekkür olarak) Sağ ol!
- cheerful
- keyifli
Bu çok keyifli bir kutlama.
- It's a very cheerful celebration.
- cheerful
- güler yüzlü
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- She is always cheerful and smiling.
O her zaman neşeli ve güler yüzlüdür.
- He is always cheerful and smiling.
- cheerful
- şen
- cheerful
- {s} neşelendirici
- Cheers
- {ü} Şerefe!
- cheer up
- (deyim) keyif vermek
- cheerful
- cheerfully neşeyle
- cheerful
- cheerfulness neşelilik
- cheerful
- hoş
- cheerful
- keyifli/neşeli
- cheerful
- içten gelen
- cheerfulness
- neşelilik
- cheers
- hoşçakal/sağol/şerefe
- cheerful
- güleç
- cheerful
- {s} neşe saçan
- cheerful
- {s} mutluluk veren
- cheer up
- teselli
- cheer up
- sevindirmek
Karısını sevindirmek umuduyla, Tom ona güzel elmas bir gerdanlık aldı.
- Hoping to cheer up his wife, Tom bought her a beautiful pearl necklace.
- cheer up
- sevinmek
- cheering
- neşelendirerek
- cheering
- neşelendiren
- cheerless
- üzücü
- cheerless
- sıkıcı
- cheerlessness
- keyifsiz
- cheerful
- {s} istekli
- cheering
- {f} neşelendir
- cheering
- neşelendirici
- cheerlessness
- neşesizlik
- cheers
- (İİ) şerefe!
- cheers
- (çınkada) hoşça kal!
- acclamation, applause, cheer
- alkış, alkış, alkış
- cheerfulness
- keyiflilik
- cheerfulness
- şen olma
- cheering
- neşelendir(mek)
- cheerlessness
- kasvet
- raise a cheer
- Bir alkış zam
- to cheer up
- neşelendirmek için
- yahoo! , hooray! (cheer of joy)
- yahoo! , Yaşasın! (Sevinç tezahürat)
- Cheers
- {ü} Hoşça kal!
- be of good cheer
- keyifli olmak
- be of good cheer
- cesur ol
- be of good cheer
- metin ol
- be of good cheer
- müsterih olmak
- bronx cheer
- yuhalama
- bronx cheer
- yuha
- cheerfully
- neşeli
Neşeli şekilde ıslık çalarak caddede yürüdü.
- He walked down the street whistling cheerfully.
- cheerfully
- neşeli bir şekilde
- cheerfully
- neşeyle
Bir fincan kahve içerken neşeyle sohbet ettik.
- We talked cheerfully over a cup of coffee.
O neşeyle Tom'a sırıttı.
- He grinned cheerfully at Tom.
- cheerfully
- neşe saçan
- cheerfully
- içten gelen
- cheerfully
- z. neşeyle
- cheerfully
- keyifli
- cheerfulness
- {i} neşe
- cheering
- cesaret verici
- cheering
- alkış
Herkesin alkışladığını duyabiliyordum.
- I could hear everybody cheering.
- cheering
- taraf tutma
- cheering
- memnun edici
- cheering
- cheer yüreklendir/alkışla
- cheerless
- {s} hüzünlü
- cheerless
- cheerlessly neşesiz olarak
- cheerless
- {s} iç karartan
- cheerless
- {s} kasvetli
- cheerless
- iç kapayıcı
- cheerless
- {s} keyifsiz
- cheerless
- cheerlessness neşesizlik
- cheerlessly
- keyifsiz bir şekilde
- cheerlessly
- keyifsiz bir biçimde
- cheerlessly
- neşesiz
- cheerlessly
- kasvetle
- cheerlessness
- (isim) kasvet
- cheers
- {ü} yaşa
- cheers
- tezahürat
Astronotlar kendi coşkulu tezahüratları ve alkışlarlarıyla karşılandı.
- The astronauts were greeted by their enthusiastic cheers and applause.
Öğrenciler en yüksek sesli tezahüratı alıyor.
- The students receive the loudest cheers.
- cheers
- alkışlar
Astronotlar kendi coşkulu tezahüratları ve alkışlarlarıyla karşılandı.
- The astronauts were greeted by their enthusiastic cheers and applause.
- cheers
- cheer yüreklendir/alkışla
- cheers
- {ü} bravo
- cheers
- telefonda hoşçakal