Hiçbir koşulda çekleri kabul edemeyiz.
- Under no circumstances can we accept checks.
Seyahat çekleriyle ödeyeceğim.
- I'll pay with travelers' checks.
Bagaj kontrolüne ne zaman başlarsınız?
- What time do you start check-in?
Bütün kapıların güvenli bir şekilde kapatılıp kapatılmadığını kontrol etti.
- He checked that all the doors were safely shut.
Ben kontrol etmek istiyorum.
- I'd like to check out.
Sözleşmenin ne dediğini kontrol etmek ve görmek zorundayım.
- I have to check and see what the contract says.
Vanayı çevirerek su akışını kontrol etmeye çalış.
- Try to check the flow of water by turning the valve.
Biz hastalığın yayılmasını kontrol etmeliyiz.
- We should check the spread of the disease.
Ben fizibilite kontrolünü yapmak istiyorum.
- I'd like to do a feasibility check.
Gözden geçirmeye değer.
- It's worth checking out.
Lütfen bu çeki onayla.
- Please endorse this check.
Lütfen bu çeki onayla.
- Please endorse this check.
Telefon rehberinde numarayı kontrol edin.
- Check the number in the phone book.
Tom çek yazmadan önce hesap bakiyesini kontrol etti.
- Tom double-checked his bank balance before writing the check.
Garson, hesap lütfen.
- Waiter, the check, please.
Kendini bir doktora muayene ettirmelisin.
- You should have a doctor check you out.
Hızlı bir denetim yapacağım.
- I'll do a quick check.
Bu onların çalışmaları hakkında bir denetim olarak hizmet verecek.
- This will serve as a check on their work.
Hiçbir kişisel çek kabul edilmeyecektir.
- No personal checks will be accepted.
O, onu kişisel bir çeki kabul etmesi için ikna edemedi.
- She couldn't convince him to accept a personal check.
Ben bir denetleme yapıyorum.
- I've been doing some checking.
O, bankada bir çek hesabı açtı.
- He opened a checking account with the bank.
Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?
- May I pay with a travelers' check?
Bu şahsi çeki nerede bozdurabilirim?
- Where can I cash this personal check?
Şahsi bir çek kabul eder misiniz?
- Will you take a personal check?
Polis, arabaları tek-tek kontrol ediyordu.
- The policeman was checking the cars one-by-one.
Onu hâlâ araştırıyoruz.
- We're still checking into it.
Check your data against known values.
Tom did not think he could win, so he checked.
checks and balances.
Check your bags at the ticket counter before the flight.
Place a check by the things you have done.
I was not carrying cash, so I wrote a check for the amount.
The hockey player gave a good hard check to obtain the puck.
I summoned the waiter, paid the check, and hurried to leave.
Check your hat and coat at the door.
Check the correct answer to each question.
Check whether this page has a watermark.
I don't know if she will be there, but it's worth a check.
... in checks and balances? ...
... those who are mentally ill. We've done a much better job in terms of background checks, ...