O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Şu bebeğin büyüleyici gözleri var.
- That baby has charming eyes.
Erkek cesaretiyle yargılanır, kadın cazibesiyle.
- Man is judged by his courage, woman by her charm.
Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.
- We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm.
Onun sıcak kişiliği güzelliğine çekicilik katıyor.
- Her warm personality adds charm to her beauty.
Bugün çok çekici görünüyorsun.
- You look very charming today.
Tom'un çekici olduğunu düşünüyorum.
- I think Tom is charming.
Onların hepsi onun şarkısı tarafından büyülendi.
- They were all charmed by her song.
O büyüleyici bir kadındır.
- She is a charming woman.
Sanırım o, alımlı ve çekici.
- I think she is charming and attractive.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir kartal tüyünü saklıyor.
- Tom keeps an eagle feather as a good-luck charm.
Tom iyi bir şans tılsımı olarak bir tavşan ayağı saklar.
- Tom keeps a rabbit's foot as a good-luck charm.
She wears a charm bracelet on her wrist.
The laughter rose like the charm of starlings.
She tried to win him over with her charms.
After winning three games while wearing the chain, Dan began to think it had been charmed.
He charmed her with his dashing tales of his days as a sailor.