cezası

listen to the pronunciation of cezası
Turkish - English
penalty
{n} punishment, censure, forfeiture
the consequences that follow the transgression of natural or divine law
A penalty is the result of an infraction of the rules by a player or team official A penalty usually results in the removal of the offending player (or team official) for a specified period of time
short for penalty kick; also, a punishment given by the referee for a violation of the rules
(games) a handicap or disadvantage that is imposed on a competitor (or a team) for an infraction of the rules of the game
A legal sentence
the act of punishing
In the endowment ordinance, a gesture representing the stated punishment for violation of a specific oath, usually a pantomime of gruesome injury
These are identified by numbers from1 to 10 depending on their severity with 1 being the most severe A penalty 1 is an automatic goal Only the team's captain can talk to an umpire Any other player who tries to do so may incur a penalty for their team Also, any player who disagrees with an umpires decision in a way the umpire views as offensive, the severity of a penalty can be increased, even to a level 1 with an automatic goal for the opposing team
A punishment levied against a player, coach, or team official for a rules violation See bench minor penalty; game misconduct penalty; major penalty; match penalty; minor penalty; misconduct penalty
Punishment by way of payment of a monetary fine
In sports such as football, rugby, and hockey, a penalty is an opportunity to score a goal, which is given to the attacking team if the defending team breaks a rule near their own goal. Referee Michael Reed had no hesitation in awarding a penalty
a payment required for not fulfilling a contract
In stroke play, a rule infringement usually costs two strokes; in match play, the hole is generally lost
Punishment for violating a law
The suffering, or the sum to be forfeited, to which a person subjects himself by covenant or agreement, in case of nonfulfillment of stipulations; forfeiture; fine
{i} punishment; fine, punishment in the form of a financial payment
A violation of the rules that can lead to a penalty kick and the offending player receiving a red or yellow card
In addition to duty, a charge levied by a foreign customs authority against a Carnet which has not been utilized in conformance with all conditions of the Carnet system
ceza
punishment

Tom certainly didn't deserve the punishment he received. - Tom aldığı cezayı kesinlikle hak etmedi.

Raskolnikov is the protagonist of the book of Crime and Punishment written by Dostoevsky. - Raskolnikov, Dostoyevski tarafından yazılan Suç ve Ceza isimli kitabının baş kahramanıdır.

ceza
penalty

Tom believes that the death penalty should be abolished. - Tom ölüm cezasının kaldırılması gerektiğine inanıyor.

We must abolish the death penalty. - Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.

cezası ölüm olan
capital
cezası çekilebilir
expiable
cehennem cezası
damnation
para cezası vermek
fine
para cezası
(Hukuk) fine

The court ordered her to pay the fine. - Mahkeme ona para cezasını ödemesini emretti.

Ken was fined 7,000 yen for speeding. - Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.

ceza
criminal

Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime. - Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.

He is an authority on criminal law. - Ceza hukukunda bir otoritedir.

ceza
{i} pain

Cézanne knew how to paint nature in a new way. - Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.

ceza
{i} infliction
trafik cezası
ticket

I was lucky that the policeman didn't give me a ticket for making a U-turn at an intersection that had a no U-turn sign. - U-dönüşü yapılmaz levhası olmayan bir kavşakta bir U-dönüşü yaptığımdan dolayı polisin bana bir trafik cezası makbuzu yazmamasından dolayı şanslıydım.

I got a traffic ticket. - Ben bir trafik cezası aldım.

ceza
forfeiture
ceza
{i} imposition
ceza
{i} forfeit
dayak cezası
corporal punishment
ceza
recompense
ceza
sentencing

But that doesn't affect the sentencing. - Fakat o, cezayı etkilemez.

ceza
payoff
ceza
scourge
ceza
penance
ceza
(Ticaret) charge

Although they were not guilty, they were charged. - Suçlu olmamalarına rağmen cezalandırıldılar.

Tom now faces criminal charges. - Tom artık cezai kovuşturmayla yüz yüze.

ceza
(Kanun) abandum
ceza
sconce
disiplin cezası
disciplinary penalty
gecikme cezası
delay penalty
idari para cezası
(Kanun) administrative fine
ihlal cezası
(Kanun) break penalty
ölüm cezası
(Kanun) punishment of death
ölüm cezası
(Kanun) sentence of death
ölüm cezası
(Kanun) death punishment
ölüm cezası
(Kanun) penalty of death
ölüm cezası
(Kanun) death sentence
ceza
sanction
ceza
discipline

He was disciplined for his wrongdoing. - O kabahati için cezalandırıldı.

ceza
correction
ceza
chastisement
ceza
fine

Tom had to pay a fine because he parked in the wrong place. - Tom arabasını yanlış yere park ettiği için ceza ödemek zorunda kaldı.

Ken was fined 7,000 yen for speeding. - Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.

adli para cezası
Judicial fine
ceza
punishments

Terrible punishments were promised her. - Ona korkunç cezalar söz verildi.

gecikme cezası
penalty of delay
idam cezası
Capital punishment, death penalty, supreme punishment
idari para cezası
(Kanun) Regulatory fine
kınama cezası
condemnation for
trafik cezası almak
Get a (traffic penalty) ticket
Allahın cezası
bloody, god-damn(ed)
Allahın cezası
damn, damned
allah'ın cezası
goddamn
allah'ın cezası
ungodly
allah'ın cezası
blithering
allah'ın cezası
bleeding
allah'ın cezası
goddamned
allah'ın cezası
blinking
ateşe atma cezası
auto da fe
ağır hapis cezası
imprisonment for five years or more
ağır hapis cezası
heavy imprisonment
ağır para cezası
heavy fine
ağır para cezası
law fine
beden cezası
corporal punishment
beden cezası
physical punishment
ceza
1.punishment; penalty
ceza
law fine
ceza
punishment; penalty; fine
ceza
(oxford üniv.) sconce
ceza
(Hukuk) penalty, punishment
ceza
penal

Criminal law, also known as penal law, involves prosecution for an act that has been classified as a crime. - Ceza hukuku, ceza yasası olarak da bilinen, bir suç olarak sınıflandırılmış olan bir hareket için takibat gerektirir.

Tom believes that the death penalty should be abolished. - Tom ölüm cezasının kaldırılması gerektiğine inanıyor.

ceza
sports penalty
ceza
(okul) imposition
ceza
law sentence, punishment
ceza
punitive

We award punitive damages in the amount of two million dollars. - İki milyon dolarlık ceza tazminatı ödüyoruz.

ceza
retribution
ceza
conclusion
ceza
oppression
ceza
apodosis
disiplin cezası
disciplinary punishment
evci çıkarmama cezası
detention
hafif hapis cezası law imprisonment
in a minimum-security prison
hafif para cezası
nominal fine
hafif para cezası law
a light fine
hapis cezası
prison sentence
hapis cezası ilamı
mittimus
hapis cezası vermek
to send up
idam cezası
the supreme punishment
idam cezası
death sentence
idam cezası
(Hukuk) capital punishment, death penalty
idam cezası
(Politika, Siyaset) capital sentence
idam cezası almak
get the death
idam cezası almak
get the death penalty
ihtar cezası
official reprimand
kürek cezası
forced labor
kürek cezası
penal servitude
kürek cezası
hard labor
kürek cezası formerly, law
1. condemnation to the galleys. 2. imprisonment with hard labor
müebbet hapis cezası
life sentence

Tom has been sentenced to three consecutive life sentences. - Tom üç müebbet hapis cezasına mahkum edildi.

Tom is serving a life sentence in prison. - Tom cezaevinde müebbet hapis cezasını çekiyor.

para cezası
Scot
para cezası
mulct
para cezası
fine, penalty
para cezası
penalty
para cezası
law fine
para cezası verme
amercement
para cezası vermek
amerce
para cezası vermek
mulct
para cezası vermek
assess
park cezası makbuzu
parking ticket
tam teçhizatla yürüme cezası
pack drill
yalan yere tanıklık cezası
(Kanun) penalty of perjury
yalan yere yemin etme cezası
(Kanun) penalty of perjury
yasaları çiğnemenin cezası
sanction
ölüm cezası
capital punishment, death penalty
ölüm cezası
death penalty

His crime deserved the death penalty. - Onun suçu ölüm cezasını hak etti.

We must abolish the death penalty. - Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.

ölüm cezası
doom
ölüm cezası
capital punishment
ölüm cezası
the supreme punishment
ölüm cezası ile
on pain of death
ölüm cezası law
the death penalty
ölüm cezası veren yargıcın giydiği kep
(ıng.) black cap
ömür boyu hapis cezası
law life sentence
Turkish - Turkish

Definition of cezası in Turkish Turkish dictionary

idam cezası
İdam cezası, veya ölüm cezası, devletler tarafından uygulanabilen en sert cezadır. Kişi idam cezasına çarptırıldığında, infaz, kişinin yaşamına kanuna uygun bir şekilde (çoğu zaman hapishanede) son verildiği zaman gerçekleşir. Tarihte, kanun suçlularının ve siyasi karşıtların idam edilmesi neredeyse bütün toplumlar tarafından suçu cezalandırmak ve siyasi ihtilafları bastırmak amacıyla kullanılmıştır. Dünya çapında, demokratik ülkeler arasında Avrupa ve Latin Amerika devletleri idam cezasını yürürlükten kaldırmıştır (Amerika Birleşik Devletleri, Guatemala ve Karayipler haricinde). Asya ve Afrika'da bulunan demokrasilerde ise idam cezası halen yürürlüktedir. Demokratik olmayan ülkelerde idam cezasının kullanımı yaygındır
ölüm cezası
İdam cezası, veya ölüm cezası, devletler tarafından uygulanabilen en sert cezadır. Kişi idam cezasına çarptırıldığında, infaz, kişinin yaşamına kanuna uygun bir şekilde (çoğu zaman hapishanede) son verildiği zaman gerçekleşir. Tarihte, kanun suçlularının ve siyasi karşıtların idam edilmesi neredeyse bütün toplumlar tarafından suçu cezalandırmak ve siyasi ihtilafları bastırmak amacıyla kullanılmıştır. Dünya çapında, demokratik ülkeler arasında Avrupa ve Latin Amerika devletleri idam cezasını yürürlükten kaldırmıştır (Amerika Birleşik Devletleri, Guatemala ve Karayipler haricinde). Asya ve Afrika'da bulunan demokrasilerde ise idam cezası halen yürürlüktedir. Demokratik olmayan ülkelerde idam cezasının kullanımı yaygındır
Allahın cezası
Pek yaramaz, şirret
CEZA
(Osmanlı Dönemi) Karşılık, mukabil, ivaz. Cürüm veya günâh işleyenlere verilen azab
CEZA
(Osmanlı Dönemi) Gr: Şart cümlelerinde ikinci kısım. Bak: Şart
Ceza
(Osmanlı Dönemi) İHTİSAB
Ceza
(Osmanlı Dönemi) UKBA
Ceza
(Hukuk) UKUBET
KÜREK CEZASI
(Osmanlı Dönemi) Tanzimattan önce ve yelkencilik devrinde işledikleri ağır cürümden dolayı harp gemilerinden kürek çekmek üzere gemi hizmetine verilen kimseler. Bu gibiler, gemilerde kürek çektikleri için bu tâbir meydana gelmiştir
ağır hapis cezası
Yirmi yıl veya ömür boyu hapis cezası
ağır para cezası
Bazı suçlara karşılık yasalarca belirlenmiş yüksek para cezası
beden cezası
İnsan vücudu üzerine uygulanan ceza
ceza
Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama
ceza
(Osmanlı Dönemi) hüzünle, ümitsizlikle ağlayıp sızlanmak
ceza
Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama: "... kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."- Anayasa
ceza
Uygun görülmeyen tepki ve davranışları önlemek için üzüntü, sıkıntı, acı veren uygulama
cezâ
(Osmanlı Dönemi) karşılık, mukâbil
disiplin cezası
Disiplin suçlarından birini işleyen kimseye davranışlarının ağırlık derecesine göre verilen ceza
hafif hapis cezası
Ayrı hücreye kapatılmaksızın çektirilen hapis cezası
idam cezası
Ölüm cezası
kürek cezası
Gemilerde kürek çekme yoluyla uygulanan ceza
kınama cezası
Bir görevlinin iş yerindeki davranışının yasa ve tüzüğe aykırı olduğunu bildiren ceza
para cezası
İşlenen bir suçun para karşılığının devlete ödenmesini öngören ceza
pranga cezası
Pranga ile cezalandırma
ölüm cezası
bakınız: idam cezası
cezası
Favorites