cezalandırılma

listen to the pronunciation of cezalandırılma
Turkish - English
(Kanun) being sentenced
ceza
punishment

Tom certainly hadn't done anything that deserved that kind of punishment. - Tom kesinlikle o tür cezayı hak edecek bir şey yapmadı.

The prouder the individual, the harsher the punishment. - Birey ne kadar gururlu olursa, ceza o kadar sert olur.

ceza
penalty

His crime deserved the death penalty. - Onun suçu ölüm cezasını hak etti.

Tom believes that the death penalty should be abolished. - Tom ölüm cezasının kaldırılması gerektiğine inanıyor.

ceza
criminal

He is an authority on criminal law. - Ceza hukukunda bir otoritedir.

Jail is where criminals go to be punished. - Hapishane suçluların cezalandırılmak için gittiği yerdir.

ceza
{i} pain

Cézanne knew how to paint nature in a new way. - Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.

ceza
{i} infliction
ceza
forfeiture
ceza
{i} imposition
ceza
{i} forfeit
ceza
recompense
ceza
sentencing

But that doesn't affect the sentencing. - Fakat o, cezayı etkilemez.

ceza
payoff
ceza
scourge
ceza
penance
ceza
(Ticaret) charge

Tom now faces criminal charges. - Tom artık cezai kovuşturmayla yüz yüze.

Tom was charged with first degree assault and sentenced to 15 years in prison. - Tom birinci derecen saldırı ile suçlandı ve 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

ceza
(Kanun) abandum
ceza
sconce
cezalandırılmak
(Konuşma Dili) cop it
ceza
sanction
ceza
discipline

He was disciplined for his wrongdoing. - O kabahati için cezalandırıldı.

ceza
correction
ceza
chastisement
ceza
fine

Tom had to pay a fine for jaywalking. - Tom yaya geçidinden geçmediği için ceza ödemek zorunda kaldı.

Ken was fined 7,000 yen for speeding. - Ken hızdan dolayı 7.000 yen para cezasına çarptırıldı.

ceza
punishments

Terrible punishments were promised her. - Ona korkunç cezalar söz verildi.

cezalandırılmak
get dropped
ceza
1.punishment; penalty
ceza
law fine
ceza
punishment; penalty; fine
ceza
(oxford üniv.) sconce
ceza
(Hukuk) penalty, punishment
ceza
penal

We should abolish the death penalty. - Ölüm cezasını kaldırmalıyız.

We must abolish the death penalty. - Ölüm cezasını iptal etmeliyiz.

ceza
sports penalty
ceza
(okul) imposition
ceza
law sentence, punishment
ceza
punitive

We award punitive damages in the amount of two million dollars. - İki milyon dolarlık ceza tazminatı ödüyoruz.

ceza
retribution
ceza
conclusion
ceza
oppression
ceza
apodosis
cezalandırılmak
to be punished; to be penalized; to be sentenced; to be fined
Turkish - Turkish
Cezalandırılmak işi
CEZA
(Osmanlı Dönemi) Karşılık, mukabil, ivaz. Cürüm veya günâh işleyenlere verilen azab
CEZA
(Osmanlı Dönemi) Gr: Şart cümlelerinde ikinci kısım. Bak: Şart
Ceza
(Osmanlı Dönemi) İHTİSAB
Ceza
(Osmanlı Dönemi) UKBA
Ceza
(Hukuk) UKUBET
ceza
Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama
ceza
(Osmanlı Dönemi) hüzünle, ümitsizlikle ağlayıp sızlanmak
ceza
Suç işleyen bir kimsenin yaşantısına, özgürlüğüne, mallarına, onuruna karşı devletin koyduğu sınırlama: "... kimse insan haysiyetiyle bağdaşmayan bir cezaya veya muameleye tabi tutulamaz."- Anayasa
ceza
Uygun görülmeyen tepki ve davranışları önlemek için üzüntü, sıkıntı, acı veren uygulama
cezalandırılmak
Cezaya çarptırılmak, ceza verilmek, tecziye edilmek
cezalandırılmak
Cezaya çarptırılmak, ceza verilmek, tecziye edilmek: "Hatalar bağışlanacak, kasıtlar şiddetle ve derhâl cezalandırılacaktır."- T. Buğra
cezâ
(Osmanlı Dönemi) karşılık, mukâbil
cezalandırılma
Favorites