Tom filled his bag with walnuts.
- Tom çantasını cevizle doldurdu.
She cracked the walnut with her teeth.
- O, cevizi dişleriyle kırdı.
I've never seen such a tough nut.
- Hayatımda hiç böyle bir çetin ceviz görmedim.
Something really should be done about the problem, but this is cracking a nut with a sledgehammer.
- Sorun hakkında gerçekten bir şey yapılmalı, ama bu balyozla ceviz kırmaktır.
That tree near the river is a walnut tree.
- Nehirin kenarındaki ağaç ceviz ağacı.
The walnut tree prefers a dry and warm climate.
- Ceviz ağacı, kuru ve sıcak bir iklimi tercih eder.
Tom told Mary John couldn't eat walnuts.
- Tom, Mary'ye John'un cevizleri yiyemediğini söyledi.
Her pockets were bulging with walnuts.
- Onun cepleri cevizlerle şişkindi.
The walnut tree prefers a dry and warm climate.
- Ceviz ağacı, kuru ve sıcak bir iklimi tercih eder.
That tree near the river is a walnut tree.
- Nehirin kenarındaki ağaç ceviz ağacı.