It's difficult to answer this question.
- Bu soruya cevap vermek zor.
She got up to answer the phone.
- O, telefona cevap vermek için kalktı.
Do you not want to respond?
- Cevap vermek istemiyor musun?
I'd like to respond to that.
- Ona cevap vermek istiyorum.
You don't have to reply today.
- Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
Sorry, I still don't know enough to reply in Esperanto.
- Üzgünüm, Esperanto cevap vermek için hâlâ yeterince bilmiyorum.
You don't have to reply today.
- Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
Tom has a lot to answer for.
- Tom cevap vermek için çok şeye sahip.
I'll answer for this man's honesty.
- Ben bu adamın dürüstlüğü için cevap vereceğim.
Tom didn't know how to reply.
- Tom nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
He didn't reply to my letter.
- O, mektubuma cevap vermedi.
I called his office again and again, but no one answered.
- Onun bürosunu tekrar tekrar aradım fakat kimse cevap vermedi.
My prayer was answered.
- Benim duama cevap verildi.
He'll answer your letter soon.
- Yakında mektubuna cevap verecek.
Larry Ewing doesn't answer me.
- Larry Ewing bana cevap vermiyor.