She got up to answer the phone.
- O, telefona cevap vermek için kalktı.
It's difficult to answer this question.
- Bu soruya cevap vermek zor.
The president was nice enough to respond to my letter.
- Başkan benim mektubuma cevap vermek için yeterince kibardı.
It's easy to respond to that question.
- O soruya cevap vermek kolaydır.
Being too nervous to reply, he stared at the floor.
- O, cevap vermek için çok fazla sinirli olduğu için yere baktı.
Sorry, I still don't know enough to reply in Esperanto.
- Üzgünüm, Esperanto cevap vermek için hâlâ yeterince bilmiyorum.
You don't have to reply today.
- Bugün cevap vermek zorunda değilsin.
I'll answer for this man's honesty.
- Ben bu adamın dürüstlüğü için cevap vereceğim.
You ought to answer for what you have done.
- Yaptıkların için cevap vermelisin.
She didn't reply to my letter.
- O, mektubuma cevap vermedi.
Tom didn't know how to reply.
- Tom nasıl cevap vereceğini bilmiyordu.
I'm Japanese, the boy answered.
- Çocuk cevap verdi: Ben Japonum.
Ask only questions that can be answered with yes or no.
- Sadece evet ya da hayır ile cevap verilebilen sorular sorun.
I'm Japanese, the boy answered.
- Çocuk cevap verdi: Ben Japonum.
He'll answer your letter soon.
- Yakında mektubuna cevap verecek.