Sadece üç saat uyuduysan, kesinlikle sınavda iyi yapmayacaksın.
- If you’ve only slept for three hours, you certainly won’t do well in the exam.
Kesinlikle,kart oynamayı severim.
- Certainly, I like playing cards.
Elbette bir arabaya ihtiyacım olacak.
- I will certainly need a car.
Elbette, Fransızca bilgim sınırlıdır.
- Certainly, my knowledge of French is limited.
O, oyunu mutlaka kazanacak.
- He is certain to win the game.
Çeviri bir kadın gibidir. Güzelse güvenilir değildir. Güvenilirse kesinlikle güzel değildir.
- Translation is like a woman. If it is beautiful, it is not faithful. If it is faithful, it is most certainly not beautiful.
İstasyonda güvenilir bir beyefendiyle karşılaştım.
- I met a certain gentleman at the station.
Üçüncü yıldız belirli bir krala ait oldu.
- The third star belonged to a certain king.
Belirli bir ölçüde ona güvenebilirim.
- I can trust him to a certain extent.
Buraya ne zaman geldiği kesin değil.
- It is not certain when he came here.
Gölde kesinlikle yüzebilirsin fakat öyle yapmanın anlamı yok.
- You can certainly swim in the lake, but there is no sense in doing so.
Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.
- He was taken care of by a certain young doctor.
Tom takdir edeceğin belli niteliklere sahip.
- Tom has certain qualities you'll appreciate.
Tom kesinlikle kendinden emin görünüyor.
- Tom certainly looks confident.
Tom, Mary'nin onun büyükbabasının altın saatini çaldığından oldukça emindi.
- Tom was reasonably certain that Mary had stolen his grandfather's gold watch.
Herhangi bir kış gününde ona rastladım.
- I met her on a certain winter day.
Tom kesinlikle takımındaki herhangi biri kadar çok çalışıyor.
- Tom certainly works as hard as anyone else on his team.
Elbette bir arabaya ihtiyacım olacak.
- I will certainly need a car.
Elbette, bu şeyler doğrudur.
- Certainly, these things are true.
Would you like it with ice? Certainly, and with lemon please.
he verily thought he had young live frogs in his belly, qui vivebant ex alimento suo, that lived by his nourishment, and was so certainly persuaded of it, that for many years following he could not be rectified in his conceit.
You may certainly join us for dinner.
Tom certainly is a strange kid.
- Tom certainly is an odd kid.
Tom certainly should have kept his promise.
- Tom certainly should've kept his promise.
... But we'll certainly open it up for a Q&A with all of you folks ...
... It could certainly happen here as well. ...