certain degree or measure; as, it is in a manner done already

listen to the pronunciation of certain degree or measure; as, it is in a manner done already
English - Turkish

Definition of certain degree or measure; as, it is in a manner done already in English Turkish dictionary

manner
tavır ve hareket
manner
{i} usul
manner
biçim

Kim çok çekici bir biçimde giyinmiş. - Kim is dressed in a very attractive manner.

Telefon soygunu olağanüstü bir biçimde engellendi. - Phone robbery thwarted in unusual manner.

manner
davranış

Onun davranışları bir centilmen tavrı değildir. - His manners are not those of a gentleman.

Memur kaba davranışları gerekçesiyle görevden alındı ​​. - The clerk was dismissed on the grounds of her rude manners.

manner
tarz

Onun hareket tarzını sevmiyorum. - I don't like her manner.

Onun konuşma tarzı benim sinirlerimi bozuyor. - Her manner of speaking gets on my nerves.

manner
{i} tavır

Tom'un yüz hatları ve tavırları babasınına çok benzer. - Tom's facial features and mannerisms are very much like those of his father.

Onun tavırları bir beyefendinin tavırları değil. - His manners aren't those of a gentleman.

manner
terbiye

Bir konser sırasında konuşmak terbiyesizliktir. - It's bad manners to talk during a concert.

Dolu ağzınla konuşmak terbiyesizlik olması gerekiyor. - It's supposed to be bad manners to talk with your mouth full.

manner
her zamanki konuşma ve hareket şekli
manner
all manner of her seşit
manner
asl
manner
her halde
manner
{i} ton
manner
{i} hareket tarzı

Onun hareket tarzını sevmiyorum. - I don't like her manner.

manner
{i} çoğ. örf, töre
manner
{i} eda
manner
görgü

Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım! - I'm going to have to teach you all some manners!

Masa görgüsünü onlara kim öğretti? - Who taught them table manners?

manner
(isim) davranış, tutum, tavır, hareket tarzı, ton, tarz, eda
manner
{i} çeşit
English - English
manner