certain, limited, bounded, precise

listen to the pronunciation of certain, limited, bounded, precise
English - Turkish

Definition of certain, limited, bounded, precise in English Turkish dictionary

definite
{s} belirli

Esperantoda belirsiz artikel yoktur ve sadece bir tane belirli artikel vardır. - In Esperanto there is no indefinite and only one definite article.

Hava hakkındaki belirsizlik İngilizlerin karakterlerinde belirli bir etkiye sahiptir. - The uncertainty about the weather has had a definite effect upon the Englishman's character.

definite
tamamen
definite
mahdut
definite
mukarrer
definite
belirtili
definite
tam

Tom kesinlikle tam olarak ne olduğunu biliyor. - Tom definitely knows exactly what happened.

Tamam, tamam, dedi doktor. Ben kesinlikle ona bir göz atacağım. - Okay, okay, said the doctor. I'll definitely take a look at her.

definite
kesin

Sığır serbestleştirilmesinin kesin sonucu ortaya çıkmadan önce dört yıl olacak. - It will be four years before the definite result of beef liberalization emerges.

Bana kesin bir cevap ver. - Give me a definite answer.

definite
açık

Onun Amerika'ya gideceği açık. - It is definite that he will go to America.

definite
{s} şüphesiz
definite
kati surette
definite
(sıfat) kesin, şüphesiz, kuşkusuz; belirli, açık; kati; su götürmez
definite
yanidefinitely kesinlikle
definite
definite article İngilizcede isimden önce kullanılan ve nitelediği ismi belirleyen kelime
definite
{s} kati
definite
{s} belirli, belli
definite
{s} kuşkusuz
English - English
{a} definite
{a} definit
certain, limited, bounded, precise
Favorites