Tom yanked a pistol from his jacket pocket.
- Tom birden ceketinin cebinden bir tabanca çekti.
Tom yanked Mary's ponytail.
- Tom Mary'nin at kuyruğu saçını çekti.
As soon as I received the cheque, I went to the bank.
- Çeki alır almaz bankaya gittim.
She opened her purse and took out her chequebook.
- Cüzdanını açtı ve çek defterini çıkardı.
He pulled his son by the ear.
- O, oğlunun kulağını çekti.
The two children pulled at the rope until it broke.
- İki çocuk kopartıncaya kadar ipi çektiler.
My jeans have shrunk.
- Kot pantolonum çekti.
Tom's new shirt shrunk when he washed it and now it doesn't fit.
- Tom yeni gömleğini yıkadığında çekti ve şimdi uymuyor.
It is a shameful fact that, while there are lands where people suffer from hunger, within Japan there are many households and restaurants where much food is thrown away.
- İnsanların açlık çektiği yerler varken, Japonya'da birçok yiyeceğin atıldığı bir sürü meskenlerin ve restoranların olması yüz kızartıcı bir gerçektir.
He used to suffer from stomach aches.
- O, mide ağrılarından dolayı acı çekerdi.
Taro drew 10,000 yen from the bank.
- Taro bankadan 10.000 yen çekti.
The card you drew was a red, wasn't it?
- Çektiğin kart bir kırmızıydı, değil mi?
Roll up your right sleeve.
- Sağ elbise kolunu yukarı çek.
His niece is attractive and mature for her age.
- Onun kız yeğeni çekici ve yaşına göre olgundur.
Jon is far more attractive than Tom.
- Jon, Tom'dan çok daha çekicidir.
Tom yanked Mary's ponytail.
- Tom Mary'nin at kuyruğu saçını çekti.
Tom yanked Mary's hair.
- Tom, Mary'nin saçını çekti.
In that language, adjectives and nouns are inflected for gender.
- O dilde, sıfatlar ve isimler cinsiyete göre çekilir.
I want to buy a Czech sweater.
- Çek kazağı satın almak istiyorum.
Such languages as Russian, Polish, Czech and Bulgarian have common Slavic roots.
- Rusya, Polonya, Çek ve Bulgaristan'ın ortak Slav kökleri var.
May I pay with a travelers' check?
- Seyahat çekiyle ödeyebilir miyim?
I will pay for it by check.
- Ben onu çek ile ödeyeceğim.
Tom lured us into a trap.
- Tom bizi bir tuzağa çekti.
The music lured everyone.
- Müzik herkesin ilgisini çekti.