Select Keyboard:
Türkçe ▾
  1. Türkçe
  2. English
  3. العربية
  4. Dansk
  5. Deutsch
  6. Ελληνικά
  7. Español
  8. فارسی
  9. Français
  10. Italiano
  11. Kurdî
  12. Nederlands
  13. Polski
  14. Português Brasileiro
  15. Português
  16. Русский
  17. Suomi
  18. Svenska
  19. 中文注音符号
  20. 中文仓颉输入法
X
"1234567890*-Bksp
Tabqwertyuıopğü,
CapsasdfghjklşiEnter
Shift<zxcvbnmöç.Shift
AltGr

cazibe

listen to the pronunciation of cazibe
Turkish - English
{i} attraction

The most important attractions of the Åland Islands are the friendly people and the beautiful scenery. - Åland adalarının en önemli cazibeleri samimi insanlar ve güzel manzara.

Do you feel any attraction for this book? - Bu kitap için herhangi bir cazibe hissediyor musun?

appeal

Television has a great appeal for him. - Televizyonun onun için büyük bir cazibesi vardır.

draw

Sami found himself drawn to Layla's charm. - Sami kendini Leyla'nın cazibesine çekilmiş buldu.

charm

We sometimes disparagingly call noise, music that's insignificant and devoid of any charm. - Bazen kötüleyici olarak gürültü, önemsiz ve cazibeden yoksun müzik diyoruz.

Paris has a great charm for Japanese girls. - Paris Japon kızları için büyük bir cazibeye sahiptir.

body of water
wrongdoing
witchery
fascination

They have a nerdy fascination. - Modası geçmiş cazibeleri var.

attractiveness
lure
phys. attraction; gravity
allure

I will never understand the allure of wealth. - Servet cazibesini asla anlamayacağım.

magnetism
enchantment
gravitation
1.charm, attractiveness
gilt
oomph
it
enticement
desirability
romance
charm, allure, appeal, attractiveness " alım, alımlılık; attraction" çekim
glamor
allurement
glamour [Brit.]
charms

I don't believe in spells and charms. - Büyülere ve cazibelere inanmıyorum.

feminene charms
drawing power
{i} glamour
{i} seduction
piquancy
allude
the desirability
bewitch
pazzaz
attract

I was attracted to the girl. - Ben kızın cazibesine kapıldım.

Mary is a very attractive woman. - Mary çok cazibeli bir kadın.

cazibe merkezi
centre of attraction
cazibe merkezi
attraction center
cazibe drenajı
(Tarım) gravity drainage
cazibe ile drenaj
drainage by gravity
cazibe sulaması
(Tarım,Teknik) gravity irrigation
cinsel cazibe
sexual attraction
fiziksel cazibe
physical attraction
sahte cazibe
glamor
Turkish - Turkish
Alım, alımlılık, çekicilik, albeni
Alım, alımlılık, çekicilik, albeni: "O zaman Çamlıca'nın bir cazibesi, tamamen millî olmasıydı."- A. Ş. Hisar. Çekim
Çekim
(Osmanlı Dönemi) çekim kuvveti, çekicilik, güzellik
albeni
(Osmanlı Dönemi) SEVİM
CAZİBE
(Osmanlı Dönemi) Çekme kuvveti
CAZİBE
(Osmanlı Dönemi) Mc: Letafet zamanı. Hüsn-ü cemal.Hareket harareti, hararet kuvveti, kuvvet câzibeyi tevlid eder gibi bir âdet-i İlâhiyye, bir kanun-u Rabbanidir. Mek
CAZİBE KANUNU
(Osmanlı Dönemi) Madde âleminde geçerli olan Cenab-ı Hakk'ın tekvini bir kanunudur. Bu kanuna göre iki madde birbirini aralarındaki mesafe ile ters orantılı; kütle ve miktarlarıyla orantılı olarak çeker
cazibe kanunu
Yer çekimini belirten kurallar bütünü
câzibe kânunu
(Osmanlı Dönemi) çekim kânunu