Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.
- I had to run to catch up with Tom.
Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
- I quickened my steps to catch up with her.
Tom komadan çıktıktan sonra diğer öğrencilerin seviyesini yakalayamadı.
- Tom couldn't catch up with the other students after he came out of his coma.
Tabii ki yakalamak istiyorum!
- Of course I want to catch up!
Tabii ki yakalamak istiyorum!
- Of course I want to catch up!
Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.
- She has to study hard and catch up with everybody in her class.
O yakında Tom'a yetişecek.
- He'll soon catch up with Tom.
Sen ilerle ve ben sana daha sonra yetişirim.
- You walk on and I will catch up with you later.
Büyük bir aileyi geçindirmenin sıkıntıları onunla arayı kapatmak için başlıyor.
- The pressures of supporting a big family are beginning to catch up with him.
Onu yakalamak için mümkün olduğu kadar hızlı koştum.
- I ran as fast as possible to catch up with her.
Sıkı çalışıp sınıfındaki herkesi yakalamak zorunda.
- She has to study hard and catch up with everybody in her class.
Tom her zaman sınıfta uyuyor. Neredeyse o sadece uykusunu tamamlamak için okula gidiyor gibi görünüyor.
- Tom is always sleeping in class. It almost seems like he goes to school just to catch up on his sleep.
Sınıfınla aynı düzeye gelmek için çok çalışmalısın.
- You have to study hard to catch up with your class.
Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
- I quickened my steps to catch up with her.
O, diğer üyelere yetişmek için çok hızlı koştu.
- She ran very fast to catch up with the other members.
... grow fast enough, long enough, there’s no longer for you to catch up. With standards ...
... - MILTON, ARE YOU COMING? - YEAH, I'LL CATCH UP WITH YOU GUYS IN A SECOND. ...