casus

listen to the pronunciation of casus
English - Turkish

Definition of casus in English Turkish dictionary

casus belli
savaşı gerektiren olay
casus belli
(Hukuk) savaş nedeni
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Karpuz
Bir devletin veya bir kimsenin sırlarını başkasının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kimse, dil avcısı, çaşıt
Bir devletin veya bir kimsenin sırlarını başkasının hesabına öğrenmeyi üstüne alan kimse, dil avcısı, çaşıt: "Ortalığı karıştırmak isteyen yabancı kimseler, askerlik casusları burada oturur."- M. Ş. Esendal
(Osmanlı Dönemi) hafiye, ajan, gizli. sırları öğrenip bildiren
(Osmanlı Dönemi) ÇAŞİT
(Osmanlı Dönemi) TALİA
(Osmanlı Dönemi) AYN
çaşıt
dil avcısı
(Osmanlı Dönemi) HAFİYE
English - English
{i} event; association (Grammar); part of the Latin phrase "casus belli" (rise to war)
See the Note under Accident
An event; an occurrence; an occasion; a combination of circumstances; a case; an act of God
casus belli
An act seen as justifying or causing a war
casus foederis
any situation (such as an invasion), that causes the terms of an international treaty, or similar understanding, to be activated
casus belli
an event used to justify starting a war
casus belli
rise to war, escalation to war
casus foederis
An event which, under the terms of a treaty of alliance, entitles one of the allies to help from the other(s)
Turkish - English
spy

One of them is a spy. - Onlardan biri bir casus.

Do you think you have to be able to pass for a native speaker to be an effective spy? - Yerli bir konuşmacı olmana rağmen etkili bir casus olmak için sınavı geçebilmek zorunda olduğunu düşünüyor musun?

intelligencer
(Hukuk) spy, political agent
infiltrator
emissary
beagle
spook
gumshoe
treasonable
operative
plant

The new guy turned out to be a plant.

casus (asker)
scout
casus uçak
spy plane
casus uydu
spy satellite
casus çemberi
spy ring
casuslar
spies
ikili çalışan casus
double agent
casus
Favorites