Tom'un bavulunu onun için taşımak zorunda kaldım.
- I had to carry Tom's suitcase for him.
Bu kutu taşımak için çok fazla büyüktür.
- This box is too bulky to carry.
Silah taşımak hukuka aykırıdır.
- It's against the law to carry weapons.
Sözlerinizi yerine getirmek için elinizden gelenin en iyisini yapmalısınız.
- You should do your best to carry out your promises.
Tom'u üst kata götürmek zorunda kaldım.
- I had to carry Tom upstairs.
Tom'u yatağa götürmek zorunda kaldım.
- I had to carry Tom to bed.
Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
- He helped me to carry the bag.
Sonuna kadar görevi taşımalısın.
- You must carry the task through to the end.
Kutu o kadar ağırdı ki Tom Mary'nin onu eve götürmesine yardım etmek zorunda kaldı.
- The box was so heavy that Tom had to help Mary carry it home.
O, sırtında bir sırt çantası taşıyor.
- She is carrying a backpack on her back.
Çantayı taşımam için bana yardımcı oldu.
- He helped me to carry the bag.
Adjust your carry from time to time so that you don't tire too quickly.
Always carry sufficient insurance to protect against a loss.
Five and nine are fourteen; carry the one to the tens place.
I think I can carry Smith's work while she is out.
The sound of the bells carried for miles on the wind.