Dikkatsizlik çoğunlukla kazalarla sonuçlanır.
- Carelessness often results in accidents.
Böyle sorunlar dikkatsizlikten kaynaklanır.
- Such trouble stems from carelessness.
Böyle şeyler söylemen senin dikkatsizliğin.
- It is careless of you to say such things.
Kaza onun dikkatsizliğinden dolayıydı.
- The accident was due to his carelessness.
Arkadaş seçerken dikkatli olmalısın.
- You should be careful in choosing friends.
Şeylerin üzerinde çok dikkatlice düşünmeyi seven tipim.
- I'm the type who likes to think things over very carefully.
O özensiz ve dikkatsiz.
- She's sloppy and careless.
Özenle hazırladığım konuşmamı yaptım.
- I gave my carefully prepared speech.
Tom büyük özenle kalktı.
- Tom rose with great care.
Umursamaz olmasını istemiyorum.
- I do not want him to be careless.
O kaza onun umursamazlığının iyi bir örneğidir.
- That accident is a good example of his carelessness.
Onun açtığı davalar çok ilgisiz ve o savunmasız bırakıldı.
- The actions she took were too careless, and she was left defenseless.
Bebeğin bakımı benim görevim.
- Taking care of the baby is my job.
Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
- Care aged him quickly.
Onu itinayla ambulansa kaldırdılar.
- They lifted him carefully into the ambulance.
Biri Tom'la ilgilenmek zorunda.
- Someone has to take care of Tom.
İlgilenmek için kendi sorunlarım var.
- I've got my own problems to take care of.
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Kapıyı kitlemeyi unutmak benim ihmalkarlığımdı.
- It was careless of me to forget to lock the door.
Genç kız kaygısızca kahkaha attı.
- The young girl laughed carelessly.
Birkaç kişi kaygısız.
- Few people are free from cares.
O, yaşlı annesiyle ilgilenir.
- She takes care of her old mother.
Sen gerçekten iyi bir sekretersin. Her şeyle ilgilenmemiş olsaydın , ben hiçbir şey yapamazdım. Sen harikasın.
- You are a really good secretary. If you didn't take care of everything, I couldn't do anything. You are just great.
Genç kız kaygısızca kahkaha attı.
- The young girl laughed carelessly.
Benimle ilgilenmene ihtiyacım yok.
- I don't need you to take care of me.
Çiçeklerle fazla ilgilenmem.
- I don't care for flowers very much.
Kamerayı dikkatsizce otobüste unuttu.
- He carelessly forgot the camera on the bus.
Ben dikkatsizce e-posta adresini sildim ve onun için Yeni Zelandadaki Russel'den rica etmek zorunda kaldım.
- I carelessly deleted your e-mail address and had to ask Russell in New Zealand for it.
Mektubuna cevap yazmayı unutmak benim ihmalkarlığımdı.
- It was careless of me to forget to answer your letter.
Böyle önemli bir şeyi unutacak kadar ne kadar ihmalkarsın!
- How careless you are to forget such an important thing!
Hepimiz ulusal mirasımızı korumak için özen göstermeliyiz.
- We must all take care to preserve our national heritage.
Yaşlıları korumak için üzerimize düşeni yapmak amacıyla, bakım çalışmalarımız sırasında müşterilerimizi eğitmeye ve onlara göz kulak olmaya çalışıyoruz.
- To do our part to protect the elderly, we work to educate and watch out for our clients during our caregiving activities.
Endişeler ve üzüntüler onun aklında yaygındılar.
- Cares and worries were pervasive in her mind.
Merak etmeyin. Onunla ilgileneceğim.
- Don't worry. I'll take care of that.
Beni gerçekten sevip sevmediğini merak ediyorum.
- I wonder if you have ever really cared for me.
Tom hakkında endişelenme. O kendine bakabilir.
- Don't worry about Tom. He can take care of himself.
Bay Johnson dikkatsiz yönetimi nedeniyle kaybedilen para miktarı hakkında endişe ediyordu.
- Mr Johnson was concerned about the amount of money that was being lost because of careless management.
Onlar sağlık hizmetleri için bir yasa tasarısı hazırladılar.
- They've written a bill for health care.
O iç tasarımda kariyerine devam etmektedir.
- She is pursuing her career in interior design.
This accident was caused by carelessness.
Young children can learn to care for a pet.
Would you care to dance?.
Care should be taken when holding babies.
I don't care what you think.
dental care.
in care.
Than Feraunte his cosyn had grete care and cryed full lowde .
I don't have a care in the world.
Jessica was so careless that she put her shorts on backwards.
Good-humored, easy, and careless, he presided over his whale-boat as if the most deadly encounter were but a dinner, and his crew all invited guests.