O son derece ihtiyatlı.
- She's extremely cautious.
Tom Mary'nin gereksiz yere ihtiyatlı olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks that Mary is being unnecessarily cautious.
Tom tedbirli bir şekilde kapıyı açtı ve odaya girdi.
- Tom cautiously pushed the door open and entered the room.
Ben tedbirli olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to be cautious.
Tom dikkatli bir şekilde taşındı.
- Tom moved cautiously.
Sonunda, dikkatlice geri saymaya başladılar.
- At last, they began to count down cautiously.
Yeni bir şey denemeyecek kadar sakıngan.
- He is too cautious to try anything new.