Bu dağa tırmanarak,tehlikeyle yüzyüze kalacaksınız.
- Escalando esta montaña, usted quedará cara a cara con el peligro.
Onun güzel bir yüzü var.
- Ella tiene una cara bonita.
O, yüzümü gördüğünde ağlamaya başladı.
- Cuando me vio la cara empezó a llorar.
Tom Mary ile yüz yüze konuşmak istedi.
- Tom quería hablar con Mary cara a cara.
Yuvarlak bir yüzü var.
- Tiene una cara redonda.
Tom Mary ile yüz yüze konuşmak istedi.
- Tom quería hablar con Mary cara a cara.
İki âşık çay içerek yüz yüze oturdular.
- Los dos enamorados estaban sentados cara a cara tomando un té.
Git ve yüzünü temizle!
- ¡Vete y lávate la cara!
Adamın yüzünü hatırlıyorum fakat adını hatırlayamıyorum.
- Recuerdo la cara del hombre, pero no su nombre.