Turkish - English
Definition of cüret in Turkish English dictionary
- daring
- nerve
You must have some nerve to ignore _me_.
-Beni görmezden gelmeye cüret etmelisin.
He had the nerve to take my car without asking.
-Sormadan arabamı almaya cüret etti.
- boldness, courage, daring; insolence, impudence, presumption, brass
- audacity
I am amazed at your audacity.
-Senin cüretine şaşırıyorum.
- derring do
- boldness
- brass
- hardiness
- chutzpa
- hardihood
- presumption
- temerity
- front
How dare you talk that way in front of my wife!
-Karımın önünde o şekilde konuşmaya nasıl cüret edersin!
- chutzpah
- venture
- forwardness
- impudence
- bravado
- cock
- hardness
- derring-do
- rashness
- rash
- cüret etmek
- dare
- cüret edeyim deme
- don't you dare to
- cüret etmek
- make bold to
- cüret etmek
- have the nerve to
- cüret etmek
- a) to dare, to venture b) to have the face (to do sth)
- cüret etmek
- take liberties with
- cüret etmek
- to have the temerity, have the audacity (to do something); to have the nerve (to do something)
- cüret etmek
- take the liberty to do
- cüret etmek
- venture
- cüret etmek
- bold
- bu ne cüret
- how dare you
- cüret etmek
- presume
- cüret etmek
- field stone
- cüret etmek
- have the face to
Related Terms
Turkish - Turkish
Definition of cüret in Turkish Turkish dictionary
- Yüreklilik, ataklık, cesaret: "Geceleri evinin bahçesinde buluşacak kadar cüreti arttırmışlar."- R. N. Güntekin
- Düşüncesizce, saygıyı aşan davranış
- Yüreklilik, ataklık, cesaret
- cüret etmek
- Ataklık etmek, yüreklilikle davranmak
Related Terms
English - Turkish
Definition of cüret in English Turkish dictionary
- venture tehlikeye atmak; tehlikeye atilmak; cüret etmek, göze almak
- tehlikeli girişim, tehlikeli iş, macera
- venture tehlikeye atmak; tehlikeye atilmak; cüret etmek, göze almak
- girişim, teşebbüs