O yalnız yürümeyi sever.
- She likes walking alone.
Yaşlı adam yalnız yaşıyor.
- The old man lives alone.
Ormanda yalnız başına yaşadı.
- He lived alone in the forest.
O yalnız başına kahvaltı yaptı.
- He had breakfast all alone.
Ben gidersem kimsesiz olacaksın.
- If I go, you'll be all alone.
Sadece yalnız bırakılmak istediler.
- They just wanted to be left alone.
Lütfen sadece beni yalnız bırakın. Düşünmek istiyorum.
- Please just leave me alone. I want to think.
Hiroko orada tek başına oturdu.
- Hiroko sat there all alone.
O tek başına yürümeyi sever.
- She likes to walk alone.
She walked home alone.