Onun poposunu tekmeleyeceğim.
- I’m going to kick his butt.
Sami, Layla'nın poposuna tekme attı.
- Sami kicked Layla in the butt.
Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
- In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
Dinledim fakat hiçbir şey duymadım.
- I listened, but I didn't hear anything.
Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
- It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
Beş mahkûm yeniden tutuklandı, ancak diğer üçü hâlâ serbest.
- Five prisoners were recaptured, but three others are still at large.
Arkadaşım, önündeki arabanın sürücüsünün camdan dışarıya bir sigara izmariti attığını görünce çok sinirlendi.
- My friend was very angry when he saw the driver of the car in front of him throw a cigarette butt out the window.
Kül tablasını boşalt, içi izmarit dolu.
- Empty the ashtray, because it's full of cigarette butts.
Tatoeba'ya yüzlerce cümle yazmak isterdim ama yapmam gereken şeyler var.
- I would love to write hundreds of sentences on Tatoeba, but I've got things to do.
O genç ama deneyimli.
- He is young, but experienced.
Tom hariç herkes vardı.
- Everybody but Tom was present.
Pazar hariç her gün çalışırım.
- I work every day but Sunday.
Tehlike bilmediğimiz şeyden gelmez, fakat oysa doğru değilken doğru olduğuna inandığımız şeyden gelir.
- Danger doesn't come from what we don't know, but from what we believe to be true whereas it isn't.
Tom ve Mary'nin yaklaşık 20 tane çocukları var, yani onlar kesin sayısı konusunda tam olarak emin değiller.
- Tom and Mary have about 20 children, but they're not quite sure of the exact number.
Yani onlardan biri gitmek zorunda. Ama hangi biri?
- That means one of them will have to go. But which one?
Marko yalnızca İngilizce değil Almanca da okudu.
- Mariko studied not only English but also German.
Avrupa Birliği'nin teorik olarak aynı haklara sahip 23 resmi dili var ama uygulamada yalnızca üç dil işliyor: İngilizce, Fransızca ve Almanca.
- The European Union has 23 official languages, theoretically with the same rights, but in practice only 3 working languages: English, French and German.
Bu şakadan başka bir şey değildi.
- It was nothing but a joke.
Kız ağlamaktan başka bir şey yapmıyor.
- The girl did nothing but cry.
Bir resim çekmek için yapmanız gereken bütün şey bu düğmeye basmaktır.
- All you have to do to take a picture is push this button.
Gömleğime bir düğme diker misin?
- Would you sew a button on my shirt?
Lütfen VCR'a bir kaset koy ve kayıt butonuna bas.
- Please put a cassette in the VCR and press the record button.
Siz sadece butona basmalısınız.
- You have only to push the button.
O, kelebeklerin nasıl uçtuğunu gözledi?
- She observed how butterflies fly.
Bir yarasa gökyüzünde bir kelebek gibi uçuyor.
- A bat flying in the sky looks like a butterfly.
Yangının nedeni onun sigara izmaritiydi.
- The cause of the fire was his cigarette butt.
Arkadaşım, önündeki arabanın sürücüsünün camdan dışarıya bir sigara izmariti attığını görünce çok sinirlendi.
- My friend was very angry when he saw the driver of the car in front of him throw a cigarette butt out the window.
Tom başarmak için bir şansı olduğunu düşünmüyordu fakat o hiç olmazsa bir fırsat vermek istedi.
- Tom didn't think he had a chance to succeed, but he at least wanted to give it a shot.
Sadece sen değil aynı zamanda ben de suçlanacaktım.
- Not only you but I also was to blame.
Onun kitabı sadece İngiltere'de ünlü değil, Japonya'da da ünlü.
- His book is famous not only in England but also in Japan.
Jack, Mary'nin Tom'u kendi elleriyle öldürmesini istedi ama Mary henüz hazır olmadığını söyleyerek itiraz etti.
- Jack wanted Mary to kill Tom with her own hands, but Mary objected saying she was not ready yet.
Biz itiraz ettik ama o yine de dışarı gitti.
- We objected, but she went out anyway.
Önce plandan hoşlandığımı düşündüm fakat ikinci düşünüşümde ona karşı çıkmaya karar verdim.
- At first I thought I liked the plan, but on second thought I decided to oppose it.
Harita olmasaydı yolu bulamazdık.
- But for the map, we could not have found the way.
Fırtına olmasaydı daha erken varırdım.
- But for the storm, I would have arrived earlier.
Herkes ona karşı çıktı fakat buna rağmen Sally ve Bob evlendiler.
- Everyone opposed it, but Sally and Bob got married all the same.
Onun hikayesi düzmece görünebilir fakat her şeye rağmen gerçektir.
- His story may sound false, but it is true for all that.
Mary'nin konuşacak hiç kimsesi yok fakat o kendini yalnız hissetmiyor.
- Mary has nobody to talk with, but she doesn't feel lonely.
Tom Mary'yi yalnız bırakma fikrinden nefret etti fakat işe gitmek zorundaydı.
- Tom hated the idea of leaving Mary alone, but he had to go to work.
Tom'un tostunda tereyağ isteyeceğini düşündüm.
- I thought Tom would want butter on his toast.
Tostunda tereyağı istediğini düşündüm.
- I thought you'd want butter on your toast.
Away but the hoose and tell me whae's there.
You told me I could do that, but she said that I could not.
It never rains but it pours.
I like everything but that.
Now the Wicked Witch of the West had but one eye, yet that was as powerful as a telescope, and could see everywhere. So, as she sat in the door of her castle, she happened to look around and saw Dorothy lying asleep, with her friends all about her. They were a long distance off, but the Wicked Witch was angry to find them in her country; so she blew upon a silver whistle that hung around her neck.
I am not rich but (I am) poor.
I escap'd upon a butt of sack which the sailors heav'd o'erboard.
He's usually the butt of their jokes.
When the woman in the dress was sitting with her legs up, I could see up her butt.
Again, by 28 Hen. VIII, cap. 14, it is re-enacted that the tun of wine should contain 252 gallons, a butt of Malmsey 126 gallons, a pipe 126 gallons, a tercian or puncheon 84 gallons, a hogshead 63 gallons, a tierce 41 gallons, a barrel 31.5 gallons, a rundlet 18.5 gallons. –.
We can't chat today. I have to get my butt to work before I'm late.
The hand-cuffed suspect gave the officer a desperate butt in the chest.