Onun, bütün o karın altında gömülü olduğunu duyuyorum.
- I hear it's buried under all that snow.
Onun külleri burada gömülüdür.
- His ashes are buried here.
Bir anne için en acı şey, kendi çocuğunu gömmektir.
- The most painful thing for a mother is having to bury her own child.
Onun görevi ölü hayvanları gömmektir.
- Their job is to bury dead animals.
Sami çok tenha bir yere gömülmüştü.
- Sami was buried in a very secluded place.
Onların Park caddesindeki bir evin bodrumunda gömülmüş bir iskelet bulduklarını duydum.
- I heard they found a skeleton buried in the basement of a house on Park Street.
Ben öldüğüm zaman buraya gömülmek istiyorum.
- When I die, I want to be buried here.
Tom köpeklerinin yanına gömülmek istiyordu.
- Tom wanted to be buried beside his dogs.
Onlar şimdi şiddetle mücadele ediyorlar fakat çok uzun zaman geçmeden önce savaş baltasını gömeceklerine sizi temin ederim.
- They're fighting fiercely now but I assure you they'll bury the hatchet before long.
Köpek, kemiğini bahçeye gömmekle meşguldü.
- The dog was busy burying his bone in the garden.
Onlar onu mezarına gömdüler.
- They buried him in his grave.
Buraya altın barlarını kim gömdü.
- Who buried the gold bars here?
Parasını kuma gömüyor.
- She's burying her money in the sand.
Köpek, kemiğini bahçeye gömmekle meşguldü.
- The dog was busy burying his bone in the garden.
Köpek, kemiğini bahçeye gömmekle meşguldü.
- The dog was busy burying his bone in the garden.
Indisputable, though very dim to modern vision, rests on its hill-slope that same Bury, Stow, or Town of St. Edmund; already a considerable place, not without traffic.