Ben sadece müşterilerimin birinden güzel bir çiçek demeti aldım.
- I just got a beautiful bunch of flowers from one of my clients.
Tom Uluslararası Kadınlar Günü için Mary'ye bir demet gül getirdi, ama o bunu yersiz buldu.
- Tom brought a bunch of roses for Mary for International Women's Day, but she found it inappropriate.
O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
- He came bearing a large bunch of flowers.
Üzümler salkımla yetişir.
- Grapes grow in bunches.
Markette meyve için üç elma ve iki salkım üzüm aldım.
- I bought three apples and two bunches of grapes for dessert at the market.
Tom diğer çocuklardan bir grup ile vakit geçiriyordu, onların çoğu ondan biraz daha yaşlıydı.
- Tom was hanging out with a bunch of other boys, most of them a bit older than him.
Bir grup insanın bizimle birlikte su kayağına gideceğini düşünmüştüm. Fakat kesinlikle başka hiç kimse gelmedi.
- I thought a bunch of people would go water skiing with us, but absolutely no one else showed up.
Ikinci el araba satıcısı adamlar tanınmış bir çetedir.
- Used car salesmen are a disreputable bunch.
a bunch of trouble.
A bunch of them went down to the field.
When we had examined this last find, Lord Godalming and Quincey Morris taking accurate notes of the various addresses of the houses in the East and the South, took with them the keys in a great bunch, and set out to destroy the boxes in these places.
... To tell you about a bunch of new features to the Android ...
... I mean, it's just video conferencing with a bunch of ...