bunalımlı

listen to the pronunciation of bunalımlı
Turkish - English
{s} depressed

Tom seems a bit depressed this morning. - Tom bu sabah biraz bunalımlı görünüyor.

Tom looked depressed. - Tom bunalımlı görünüyordu.

climacteric
melancholic
bunalım
{i} depression

The Great Depression was the golden age of gangsters. - Büyük Bunalım, gangsterlerin altın çağındaydı.

Fadil was born during the Great Depression. - Fadıl, Büyük Bunalım sırasında doğdu.

bunalımlı bir şekilde
down
bunalım
{i} melancholy
bunalım
depression, collapse; crisis
bunalım
{i} dismay
bunalım
collapse
bunalım
juncture
bunalım
despondency
bunalım
crisis
bunalım
stress
bunalım
shock
bunalım
state of depression or despair
bunalım
moody
bunalım
down
bunalım
megrims
bunalım
blues
bunalım
state of depression
bunalım
the megrims
Turkish - Turkish
Gerginlik, sıkıntı veren, gerginliği olan
buhranlı
BUNALIMLI
Gerginlik, sıkıntı veren, gerginliği olan: "O bunalımlı günlerde işi gücü bırakıp varlığını âdeta ona adadı."- A. İlhan
Bunalım
kriz
bunalım
Ruhsal yönden sonucu tehlikeli olabilecek durum
bunalım
Bir hastalıkta iyileşme veya ölümle sonuçlanan, birdenbire olan fizyolojik değişiklik, kriz. Çoğunluğa ilişkin satın alma gücünün durması, satış değerlerinin düşmesi, çalışma gücünün azalması gibi sebeplerle ortaya çıkan iktisadi durum, kriz
bunalım
Ruhsal yönden sonucu tehlikeli olabilecek durum: "Zavallı oğlan bu bunalım anlarında acınacak hâlde oluyordu."- H. Taner
bunalım
Tehlikeli sonuç doğurabilecek gerginlik, buhran
bunalım
Doğal bir süreçte birdenbire oluşan aykırılık, bunluk, buhran, kriz
bunalım
Bir hastalıkta iyileşme veya ölümle sonuçlanan, birdenbire olan fizyolojik değişiklik, kriz
bunalım
Tehlikeli sonuç doğurabilecek gerginlik, buhran: "Bunalım anlarında insanın yüreğini, en ürkütücü olasılıklar yoklamaz mı?"- A. İlhan
bunalım
Çoğunluğa ilişkin satın alma gücünün durması, satış değerlerinin düşmesi, çalışma gücünün azalması gibi sebeplerle ortaya çıkan iktisadi durum, kriz
bunalım
(Osmanlı Dönemi) buhran
bunalımlı
Favorites