It was awesome to meet you in real life!
- Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
Tom is eager to meet Mary again.
- Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
Would you like to get together again next weekend?
- Gelecek hafta sonu tekrar buluşmak ister misin?
I'd like to get together as soon as possible.
- En kısa sürede buluşmak istiyorum.
Dan didn't even want to date Linda.
- Dan, Linda ile buluşmak bile istemiyordu.
We made a date to meet soon.
- Yakında buluşmak için bir randevu verdik.
It was awesome to meet you in real life!
- Seninle gerçek hayatta buluşmak harikaydı.
Tom is eager to meet Mary again.
- Tom Mary ile yeniden buluşmak için istekli.
The discovery of electricity gave birth to an innumerable number of inventions.
- Elektriğin keşfi sayısız buluş icat etmiştir.
Most scientific breakthroughs are nothing else than the discovery of the obvious.
- Bilimsel buluşların çoğu bilinenin keşfinden başka bir şey değildir.
The computer is a recent invention.
- Bilgisayar yeni bir buluştur.
We have a good opinion of your invention.
- Buluşunuzu önemsiyoruz.
Never did I dream of meeting you here.
- Burada seninle buluşmayı asla hayal etmedim.
Tom's meeting with his boss was very tense.
- Tom'un patronuyla buluşması gerilimli idi.
Tom went on a date with Mary.
- Tom Mary ile buluşmaya gitti.
Tom has a lunch date with Mary.
- Tom'un Mary ile bir öğle yemeği buluşması var.
We're approaching the rendezvous point.
- Buluşma noktasına yaklaşıyoruz.
Most scientific breakthroughs are nothing else than the discovery of the obvious.
- Bilimsel buluşların çoğu bilinenin keşfinden başka bir şey değildir.
Sami met Layla through an online dating service.
- Sami çevrimiçi bir buluşma hizmeti aracılığıyla Leyla ile tanıştı.
I started dating her.
- Ben onunla buluşmaya başladım.
I had an appointment at 2:30, but I was caught in traffic and couldn't get there in time.
- Saat 2.30'da buluşmam vardı ama trafiğe yakalandım ve oraya vaktinde varamadım.
Tom made an appointment to meet Mary later.
- Tom, Mary'le daha sonra buluşmak için sözleşti.
The coffee has got to be as hot as a girl's kiss on the first date, as sweet as those nights in her arms, and as dark as the curse of her mother when she finds out.
- Kahve bir kızın ilk buluşmasındaki öpücük kadar sıcak, o gece kızın kucağı kadar yumuşak ve annesinin kızı bulduğu zaman ettiği küfürler kadar siyah olmalıdır.
She promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.
Tom and the rest of the robbers rendezvoused at a subway station.
- Tom ve kalan soyguncular bir metro istasyonunda buluştular.
We're approaching the rendezvous point.
- Buluşma noktasına yaklaşıyoruz.
He promised to meet him at the coffee shop.
- Onunla kahve dükkanında buluşmaya söz verdi.
I had a chance to meet him in Paris.
- Paris'te onunla buluşma şansım vardı.