Every rare thing is expensive, besides a cheap horse is rare, therefore a cheap horse is expensive.
- Her nadir şey pahalıdır, ayrıca ucuz bir at enderdir, bu nedenle ucuz at pahalıdır.
Sometimes Paris exhausts me, but often Brussels bores me. Therefore, I live between the two.
- Bazen Paris beni tüketir fakat sık sık Brüksel beni sıkıyor. Bu nedenle, ben ikisi arasında yaşıyorum.
For this reason I cannot agree with you.
- Bu nedenle seninle aynı düşüncede değilim.
For this reason, I cannot go with you.
- Bu nedenle, seninle gidemem.
Many women pursue higher education and careers, thus delaying marriage and childbirth.
- Birçok kadın yüksek öğretime ve kariyere devam ediyor, bu nedenle evlilik ve doğum gecikiyor.
Thus fought the Okinawan people.
- Bu nedenle Okinava insanları savaştı.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
That's why I share this news.
- Bu nedenle bu haberi paylaşıyorum.
That's why I didn't tell you.
- Bu nedenle sana söylemedim.
I want a wife and children, and so I need a house.
- Bir eş ve çocuk istiyorum ve bu nedenle bana bir ev lazım.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
He was born in England, and therefore speaks English.
- İngiltere'de doğmuş ve bu nedenle İngilizce konuşuyor.
Everything is transient and therefore sorrowful.
- Her şey geçicidir ve bu nedenle üzücüdür.
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.