See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
Hand it over. That's all you've got?
- Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı?
Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
I've never woken up this early.
- Hiç bu kadar erken kalkmadım.
That's it. I'm not lending you any more money.
- Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
Why do you always ask so many questions?
- Neden her zaman bu kadar çok soru soruyorsun?
Why do so many people visit Kyoto?
- Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?
You don't have to give yourself such airs.
- Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.
I've never had such a large sum of money.
- Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.
Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much.
- Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.
I'm not sure I can be all that much help.
- Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.
My place isn't usually this much of a mess.
- Benim yerim genellikle bu kadar karmaşa değil.
Have you ever sweated this much?
- Hiç bu kadar çok terledin mi?
Kuniko has never drunk so much before in her life.
- Kuniko hayatında daha önce hiç bu kadar çok içmedi.
Don't make so much noise.
- Bu kadar gürültü yapmayın.