bu kadar

listen to the pronunciation of bu kadar
Turkish - English
that

See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much. - Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.

Hand it over. That's all you've got? - Ver onu. Sahip olduğunun hepsi bu kadar mı?

this

Never be this late again. - Asla tekrar bu kadar geç kalma.

I've never woken up this early. - Hiç bu kadar erken kalkmadım.

that's it

That's it. I'm not lending you any more money. - Bu kadar. Sana daha fazla ödünç para vermiyorum.

That's it. I've done everything I can. - Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.

so many

Why do you always ask so many questions? - Neden her zaman bu kadar çok soru soruyorsun?

Why do so many people visit Kyoto? - Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?

this thing
this quantity
such

You don't have to give yourself such airs. - Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.

I've never had such a large sum of money. - Ben hiç bu kadar büyük bir paraya sahip olmadım.

that much

Tom won't be here tomorrow. I guarantee you that much. - Tom yarın burada olmayacak. Sana bu kadar çok garanti veriyorum.

I'm not sure I can be all that much help. - Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.

yay
so
this much

My place isn't usually this much of a mess. - Benim yerim genellikle bu kadar karmaşa değil.

Have you ever sweated this much? - Hiç bu kadar çok terledin mi?

that far
this far
1. this much. 2. (after a number) and a little more
thus much
this much, such, this
so much

Kuniko has never drunk so much before in her life. - Kuniko hayatında daha önce hiç bu kadar çok içmedi.

Don't make so much noise. - Bu kadar gürültü yapmayın.

bu kadar
Favorites