Every rare thing is expensive, besides a cheap horse is rare, therefore a cheap horse is expensive.
- Her nadir şey pahalıdır, ayrıca ucuz bir at enderdir, bu nedenle ucuz at pahalıdır.
I was born in Italy, therefore I am very handsome.
- İtalya'da doğdum, bu nedenle çok yakışıklıyım.
By the way, did you hear that Mary quit her job?
- Bu arada, Mary'nin işinden ayrıldığını duydun mu?
By the way, how many of you keep a diary?
- Bu arada, kaç taneniz bir günlük tutuyor?
Tom and Mary never see each other nowadays.
- Tom ve Mary bu günlerde asla birbirlerini görmüyorlar.
Meat is expensive nowadays.
- Et bu günlerde pahalı.
I would therefore like to draw attention to the Report of the Committee on Invisible Members of Parliament.
- Bu sebeple, Komite'nin Parlamento'nun Görünmez Üyeleri hakkındaki raporuna dikkat çekmek isterim.
I don't know if we can help Tom this time.
- Bu kez Tom'a yardım edip edemeyeceğimizi bilmiyorum.
This time I'll try it.
- Bu kez onu deneyeceğim.
This time Bob is likely to win.
- Bu sefer Bob muhtemelen kazanacak.
Jack is bound to succeed this time.
- Jack bu sefer kesin başaracak.
For this reason I cannot agree with you.
- Bu nedenle seninle aynı düşüncede değilim.
For this reason, I cannot go with you.
- Bu nedenle, seninle gidemem.
It is for this reason that he left school.
- O bu yüzden okulu bıraktı.
He fell ill, and therefore he gave up going abroad.
- O hastalandı, ve bu yüzden yurt dışına gitmekten vazgeçti.
He has a beard, and therefore he doesn't need to shave.
- Sakalı var ve bu yüzden traş olmaya ihtiyaç duymaz.
Meanwhile, time is running out.
- Bu arada, zaman tükeniyor.
Meanwhile, I want to draw your attention to a point.
- Bu arada, bir noktaya daha dikkatinizi çekmek istiyorum.
Many women pursue higher education and careers, thus delaying marriage and childbirth.
- Birçok kadın yüksek öğretime ve kariyere devam ediyor, bu nedenle evlilik ve doğum gecikiyor.
Thus fought the Okinawan people.
- Bu nedenle Okinava insanları savaştı.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
That's enough for today!
- Bugünlük bu kadar yeter.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
I had a bad headache. That's why I went to bed early.
- Başım çok kötü ağrıyordu. Bu yüzden erken yattım.
That's why I like you.
- İşte seni bu yüzden seviyorum.
Such incidents are quite common.
- Bu gibi olaylar oldukça yaygındır.
I'm a high school graduate so I am that much able to answer high school problems and such.
- Ben lise mezunuyum yani ben lise problemlerini ve bu gibi şeyleri cevaplayabilirim.
What would you like to do in the meantime?
- Bu arada ne yapmak istersiniz?
What should I do in the meantime?
- Bu arada ne yapmalıyım?
Incidentally, I have to tell you something.
- Bu arada sana bir şey söylemek zorundayım.
Thus, the ethical issue remains: Should cigarette makers be allowed to target global markets?
- Bu yüzden, etik sorun devam ediyor: sigara üreticilerine hedef küresel pazarlara izin verilmeli mi?
He gone, Mary remained thus alone in this sentence.
- O gitti, bu yüzden Mary bu cümlede yalnız kaldı.
Uranus tilts over so far on its axis that it rotates on its side. Because of this, its poles are sometimes pointed almost directly at the Sun.
- Uranüs, ekseninde çok fazla yana yatar öyle ki yan tarafı etrafında döner. Bu yüzden, kutupları bazen neredeyse direk güneşi işaret eder.
She is an adult, so you should treat her accordingly.
- O bir yetişkin, bu yüzden ona ona uygun davranmalısın.
That's why I share this news.
- Bu nedenle bu haberi paylaşıyorum.
I think that's why Tom doesn't have any friends.
- Bence bu nedenle Tom'un hiç arkadaşı yok.
Is it this hot every day?
- Her gün bu kadar sıcak mı?
Never be this late again.
- Asla tekrar bu kadar geç kalma.
That's it. I've done everything I can.
- Bu kadar. Yapabileceğim her şeyi yaptım.
I believe that's it for now.
- Şimdilik bu kadar olduğuna inanıyorum.
I'm happy to see so many friendly faces.
- Bu kadar çok dost yüzler görmekten mutluyum.
Why do so many people visit Kyoto?
- Niçin bu kadar çok insan Kyoto'yu ziyaret ediyor?
I have nothing to say in this regard.
- Bu konuda söyleyecek hiç bir şeyim yok.
Such secrets are always eventually revealed.
- Bu tür sırlar her zaman sonunda ortaya çıkar.
Such toys have a bad influence on children.
- Bu tür oyuncakların çocuklar üzerinde kötü bir etkisi var.
I hereby declare the opening of the Olympic Games.
- Bu vesile ile Olimpiyat Oyunlarının açılışını ilan ediyorum.
The word is frequently used in this sense.
- Sözcük sık sık bu anlamda kullanılır.
So, what do we do in the meantime?
- Öyleyse, bu arada ne yaparız?
I got up an hour ago and in the meantime I've brushed my teeth, washed and shaved myself and done my morning gymnastics.
- Ben bir saat önce kalktım ve bu arada dişlerimi fırçaladım ve tıraş oldum ve sabah cimnastiğimi yaptım.
I don't know what Tom does nowadays.
- Tom'un bu aralar ne yaptığını bilmiyorum.
They have no right to be here at this time.
- Bu aralar onların burada olmaya hakkı yok.
I'm very busy at this time.
- Bu aralar çok meşgulüm.
The baby is growing teeth now.
- Bebek diş çıkarıyor bu aralar.
I don't know what Tom does nowadays.
- Tom'un bu aralar ne yaptığını bilmiyorum.
I don't think this was such a good idea.
- Bunun bu denli iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum.
We're on pretty shaky ground as it is.
- Biz bu durumda oldukça sallantılı bir zemin üzerindeydik.
We're on pretty shaky ground as it is.
- Bu durumda halimizin ne olacağı çok belirsiz.
I didn't expect such a nice present from you.
- Senden bu kadar iyi bir hediye beklememiştim.
You don't have to give yourself such airs.
- Bu kadar çalım satmak zorunda değilsin.
I'm not sure I can be all that much help.
- Bu kadar çok yardım edebileceğimden emin değilim.
How did you get that much money?
- Bu kadar çok parayı nasıl kazandın?
I will side with you just this once.
- Sadece bu kez yanında olacağım.
I want a wife and children, and so I need a house.
- Bir eş ve çocuk istiyorum ve bu nedenle bana bir ev lazım.
Cassava is a drought-tolerant crop and consequently a major staple food for millions of people.
- Manyok kuraklığa dayanıklı bir ekindir ve bu nedenle milyonlarca insan için önemli bir temel gıdadır.
He was born in England, and therefore speaks English.
- İngiltere'de doğmuş ve bu nedenle İngilizce konuşuyor.
Everything is transient and therefore sorrowful.
- Her şey geçicidir ve bu nedenle üzücüdür.
That being the case, he had little to say.
- Bu nedenle, onun söyleyecek çok az şeyi vardı.
Everybody makes mistakes. That's why they put erasers on pencils.
- Herkes hatalar yapar, bu sebeple onlar kurşun kalemlere silgiler koyarlar.
If you combine them in this way, you get a 14 port USB hub.
- Bunları bu şekilde birleştirirsen; 14 girişli bir USB çoklayıcı elde edersin.
In this way, the students of the University have the opportunity to expand their cultural horizons.
- Üniversitedeki öğrencilerin bu şekilde kültürel ufuklarını genişletme olanağı var.
I got up an hour ago and in the meantime I've brushed my teeth, washed and shaved myself and done my morning gymnastics.
- Ben bir saat önce kalktım ve bu arada dişlerimi fırçaladım ve tıraş oldum ve sabah cimnastiğimi yaptım.
What would you like to do in the meantime?
- Bu arada ne yapmak istersiniz?
I've been spending a lot of time studying for IT certifications recently.
- Bu aralar IT sertifikasyonlarına çalışmak için epey zaman harcıyorum.
Can we apply this rule in this case?
- Bu durumda bu kuralı uygulayabilir miyiz?
The rule doesn't apply in this case.
- Kural bu durumda geçerli değil.
Will you stay at home tonight?
- Bu gece evde mi kalacaksın?
The weather will be good tonight for sure.
- Hava bu gece kesinlikle iyi olacak.
I will never forget this night!
- Bu geceyi hiç unutmayacağım!
This night belongs to the fireflies and the bats—and the werewolves.
- Bu gece ateşböcekleri ve yarasalar ve kurtadamlara aittir.
I've dreamed of this day.
- Bu günün hayalini kurdum.
In order to make us and everyone else remember this day, I ask everyone to plant a tree with us.
- Bize ve başka herkese bu günü hatırlatmak için, bizimle birlikte herkese bir ağaç dikmesini rica ediyorum.
I can't eat this much food.
- Bu kadar fazla yemek yiyemem.
This is the first time I've ever sneezed this much.
- Şimdiye kadar ilk kez bu kadar hapşırdım.
I'm sorry that I'm dressed like this.
- Bu şekilde giyindiğim için üzgünüm.
Never ever do it like this again!
- Bunu bir daha asla bu şekilde yapma!
If you didn't know me that way then you simply didn't know me.
- Eğer beni bu şekilde tanımıyor idiysen, kısaca beni tanımamışsın demektir.
I don't think people actually say it that way anymore.
- İnsanların artık gerçekten bu şekilde söylediklerini sanmıyorum.
This year is an important year for me.
- Bu yıl benim için önemli bir yıldır.
There will be an economic crisis at the end of this year.
- Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.
The accident happened in this manner.
- Kaza bu şekilde oldu.
Among other things, I don't know the recent members, nor their new songs at all.
- Bu arada ben son üyeleri, ne de onların yeni şarkılarını biliyorum.
I noticed, among other things, that he was drunk.
- Bu arada onun sarhoş olduğunu fark ettim.
The weather today is great, but lately it's been raining all the time.
- Bugün hava harika fakat bu günlerde hep yağmur yağdı.
See how Lenny can swallow an entire hot dog without chewing or choking? That's why upper management loves him so much.
- Lenny'nin nasıl çiğnemeden veya boğulmadan tam bir sosisli sandvici yutabildiğine bak? Bu nedenle üst idare onu bu kadar fazla sever.
I wish you wouldn't smoke so much.
- Keşke bu kadar çok sigara içmesen.
I fall behind him in this respect.
- Bu konuda onun gerisinde kaldım.
What's this used for?
- Bu ne için kullanılır?
All right, what's this about?
- Pekala, bu ne hakkında?
Just this once, I'll make an exception.
- Sadece bu seferlik bir istisna yapacağım.
I'll make an exception just this once.
- Bu seferlik bir istisna yapacağım.
You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right.
- Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.
From this aspect, therefore, the whole of economics can be reduced to a single lesson, and that lesson can be reduced to a single sentence.