Bazı kadınlar sutyen giymez.
- Some women don't wear bras.
Mary parayı sütyeninde sakladı.
- Mary hid the money in her bra.
Eviniz sütyensiz olduğunuz yerdir.
- Your home is where you are without a bra.
Benim en iyi dostum bir kitaptır.
- My best friend is a book.
Gerçek dostluk paha biçilmezdir.
- True friendship is priceless.
Süngerbob ve Patrick arkadaştır.
- Spongebob and Patrick are friends.
Üniversite arkadaşım terör karşıtı.
- My university friend is against terror.
Japonların tanıdıklarına karşı çok cana yakın oldukları ve tanımadıklarına çok ilgisiz oldukları söyleniyor.
- It is said that the Japanese are very friendly to those that they know, and very indifferent to those they don't.
O gerçekten bir arkadaş değil, sadece bir tanıdık.
- He is not really a friend, just an acquaintance.
Tom Mary'nin o kadar cana yakın olacağını ummuyordu.
- Tom didn't expect Mary to be so friendly.
Adanın sakinleri cana yakındır.
- The inhabitants of the island are friendly.
Sevgili bir arkadaşım tarafından desteklendim.
- I was aided by a dear friend.
Senin babanın arkadaşları onun tek destekçileri değil.
- Your father's friends aren't his only supporters.
Ben bir arkadaşa yardımcı olmaya çalışıyorum.
- I'm trying to help a friend.
Arkadaşım, genellikle çalışmalarıyla oğluma yardımcı olur.
- My friend usually helps my son with his studies.
Ob-la-di, ob-la-da, life goes on, bra, la-la how the life goes on ~ Lennon/McCartney, Ob-La-Di, Ob-La-Da, 1968.
Just say no to exposed bra straps unless you are in your boudoir in French knickers and a matching balconette-bra ensemble.
It was as if I'd stepped into Patrick Bateman's American Psycho flat circa 1986: black cotton sheets and red satin throw, plus, disconcertingly, a pair of translucent lace Agent Provocateur knicks and balcony bra lying casually on the red chaise longue.