I'm sorry, I don't have smaller change.
- Üzgünüm, daha küçük bozuk param yok.
Do you have small change with you?
- Yanında bozuk para var mı?
Do you have any small change?
- Hiç bozuk paran var mı?
I have no small change on me.
- Üzerimde bozuk para yok.
A nickel is a five-cent coin.
- Bir nikel beş kuruş değerinde bozuk paradır.
Tom picked up the coins that had fallen behind the sofa.
- Tom kanepenin arkasına düşmüş olan bozuk paraları topladı.
One hundred dollars is just chicken feed.
- Yüz dolar sadece bozuk para.
I usually toss my loose change into my desk drawer.
- Bozuk paramı genellikle masamın çekmecesine atarım.
Let us students contribute to the welfare of the victims of the earthquake; even loose change will go a long way.
- Öğrencilerimizin deprem kurbanlarının refahına katkıda bulunmaları için bize izin verin; cebimizdeki bozuk paralar bile bir yere kadar yeterli olacaktır.