boyunduruğu

Turkish - English

Definition of boyunduruğu in Turkish English dictionary
boyunduruk: {i} yoke
boyunduruk: oppression
boyunduruk: {i} chain
boyunduruk: transom
boyunduruk: strap
boyunduruk: shackle
boyunduruk: valve yoke
boyunduruk: pillory
boyunduruk: half nelson
boyunduruk: headlock
boyunduruk: crowfoot
boyunduruk: yoke; crowfoot; lintel; oppression
boyunduruk: lock
boyunduruk: arch. lintel
boyunduruk: wrestling headlock
boyunduruk: yoke (for an ox, etc.)
boyunduruk: hold in which a wrestler grasps the head of his opponent (Wrestling)
boyunduruk: stock; headlock
boyunduruk: framepiece (of a clamp)
boyunduruk: zygo
boyunduruk: {i} stock
saptırma boyunduruğu: deflection yoke

Turkish - Turkish

Definition of boyunduruğu in Turkish Turkish dictionary
Boyunduruk: nir
Boyunduruk: seramac
Boyunduruk: lento
Boyunduruk: (Osmanlı Dönemi) ÇUG
Boyunduruk: esaret
boyunduruk: Güreşte bir oyun
boyunduruk: Zulüm ve zorbalık baskısı, esaret: "Şark milletleri, zalimlerin boyunduruğu altında, uzun zamandan beri cehaletin karanlığına çömelerek yaşadılar."- P. Safa
boyunduruk: Zulüm ve zorbalık baskısı, esaret
boyunduruk: Kapı yada pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç, taş veya beton kiriş, lento
boyunduruk: öküzleri koşmaya yarayan ağaçtan aygıt
boyunduruk: Bakraç ve kova taşımak için kullanılan ve boyun arkasından iki omuza geçirilen, iki ucu çengelli uzun ağaç dalı
boyunduruk: Mengenenin üst yanındaki kemer biçimli bölüm
boyunduruk: Çift süren veya arabaya koşulan hayvanların birlikte yürümelerini sağlamak için boyunlarına geçirilen bir tür ağaç çember
boyunduruk: Kapı veya pencere gibi açıklıkların üzerine konulan ağaç, taş veya beton kiriş, lento
boyunduruk: Güreşte hasmın başını koltuk altına alıp boynuna kol dolama oyunu

boyunduruğu

Hyphenation

bo·yun·du·ru·ğu

History

Favorites