Biz yakın bir dostluk ile birbirimize bağlıyız.
- We are bound to each other by a close friendship.
Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
- They are bound together by common interests.
Tom, yeni dairesine taşınmak için yardım almaya mecbur.
- Tom's bound to need help to move into his new apartment.
Bu nehir, iki il arasındaki sınırı oluşturur.
- This river forms the boundary between the two prefectures.
Bu sınırlı ekspres Sendai'ye gider.
- This limited express is bound for Sendai.
Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.
- Tom is bound to lose the race.
O kesinlikle sınavı geçecek.
- He is bound to pass the test.
Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.
- The hostages were bound and gagged.
Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.
- The thief was bound hand and foot.
Tom Tokyo'ya giden bir trene bindi.
- Tom boarded a train bound for Tokyo.
Atina'ya giden bir yük gemisi, bir iz bırakmadan Akdeniz'de battı.
- A cargo vessel, bound for Athens, sank in the Mediterranean without a trace.
O maçı kazanmaya zorunlu.
- He is bound to win the match.
Er ya da geç onun olacağı zorunluydu.
- It was bound to happen sooner or later.
Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.
- A convergent sequence is bounded.
Bindiğimiz uçak San Fransisko'ya gitmek üzereydi.
- The plane we boarded was bound for San Francisco.
The boundlessness of the night sky mocks our sense of scale.
The rabbit bounded down the lane.
Kansas is bounded by Nebraska on the north, Missouri on the east, Oklahoma on the south and Colorado on the west.
Is that message bound for me?.
I had bound the splint with duct tape.
They were bound to come into conflict eventually.
You are not legally bound to reply.
The deer crossed the stream in a single bound.
Somewhere within these bounds you may find a buried treasure.