Onun eli kolu bağlıydı.
- He was bound hand and foot.
Onlar ortak çıkarları tarafından birbirine bağlıdır.
- They are bound together by common interests.
Tom, yeni dairesine taşınmak için yardım almaya mecbur.
- Tom's bound to need help to move into his new apartment.
Ren, Fransa ve Almanya arasındaki sınırdır.
- The Rhine is the boundary between France and Germany.
Hayatı ölümden ayıran sınırlar azami karanlık ve belirsizdir. Birinin nerede biteceğini ve diğerinin nerede başlayacağını kim söyleyecek?
- The boundaries which divide Life from Death are at best shadowy and vague. Who shall say where the one ends, and where the other begins?
Tom kesinlikle yarışı kaybedecek.
- Tom is bound to lose the race.
Jack bu sefer kesin başaracak.
- Jack is bound to succeed this time.
Rehineler bağlandı ve ağızları kapatıldı.
- The hostages were bound and gagged.
Hırsızın eli ve ayağı bağlandı.
- The thief was bound hand and foot.
Kanazawa'ya giden bir trene bindi.
- He got on a train bound for Kanazawa.
Sendai'ye giden tren az önce gitti.
- The train bound for Sendai has just left.
Tom unutmaya zorunlu.
- Tom is bound to forget.
O maçı kazanmaya zorunlu.
- He is bound to win the match.
Yakınsak bir sıra sınırlandırılmıştır.
- A convergent sequence is bounded.
Bindiğimiz uçak San Fransisko'ya gitmek üzereydi.
- The plane we boarded was bound for San Francisco.
He is bound for failure.
The plane is bound for England.
The rabbit bounded down the lane.
Kansas is bounded by Nebraska on the north, Missouri on the east, Oklahoma on the south and Colorado on the west.
Is that message bound for me?.
I had bound the splint with duct tape.
They were bound to come into conflict eventually.
You are not legally bound to reply.
The deer crossed the stream in a single bound.
Somewhere within these bounds you may find a buried treasure.