Tom'a canımı sıkmaktan vazgeçmesini söyledim.
- I told Tom to quit bothering me.
Tom Mary'nin canını sıkmak istemiyordu.
- Tom didn't want to bother Mary.
Tom Mary'nin canını sıkmak istemiyordu.
- Tom didn't want to bother Mary.
Böyle bir sıkıntı olduğum için üzgünüm.
- I'm sorry to be such a bother.
Arkadaşıma sıkıntı vermeyi kesin.
- Stop bothering my friend.
Bazı şeyleri neden Tom'a açıklama zahmetinde bulunmadığını anlamaya başlıyorum.
- I'm beginning to understand why you don't bother to try to explain things to Tom.
Evime gelmek için zahmet etmeyin.
- Do not bother to come to my home.
Tom artık seni rahatsız etmeyecektir.
- Tom won't bother you anymore.
Onu rahatsız etmemek için dikkatli olmalısın.
- You should be careful not to bother him.
Rahatsız olmak istemiyorum.
- We don't want to be a bother.
Keşke Tom beni rahatsız etmekten vazgeçse.
- I wish Tom wouldn't keep bothering me.
Tom'u çalışırken rahatsız etmek istemiyorum.
- I don't want to bother Tom while he's working.
Gitme. Sen bize rahatsızlık vermiyorsun.
- Don't go away. You're not bothering us.
Bütün bu rahatsızlık ne hakkında?
- What is all this bother about?
Hiç canı sıkkın görünmüyordu.
- She didn't seem bothered at all.
Tom'un bunun tarafından canı sıkkın.
- Tom is bothered by that.
Çocuk sorularla onu rahatsız etti.
- The child bothered him with questions.
Sizi rahatsız ettiğim için üzgünüm.
- I'm sorry that I bothered you.
Why do I even bother to try?.
There was a bit of bother at the hairdresser's when they couldn't find my appointment in the book.
Yes, I can do that for you - it's no bother.
You didn't even bother to close the door.
I can't do either! said Pooh. Oh, help and bother!.
Would it bother you if I smoked?.
... And yet, they didn't bother to check that it was just an ...