boring, unappealing, bad or of low quality

listen to the pronunciation of boring, unappealing, bad or of low quality
English - Turkish

Definition of boring, unappealing, bad or of low quality in English Turkish dictionary

straight
(sıfat) düz, dik, doğru, karşı cinse ilgi duyan, dümdüz, dosdoğru, direkt, düzgün, dürüst, güvenilir, sek, katışıksız, iskontosuz, orijinal(piyes), sıradan
straight
düz

Ayrıca Felicja'nın da sarı düz saçları var. - Also Felicja has blonde straight hair.

Lidia'nın sarı düz saçları var. - Lidia has blonde straight hair.

straight
heteroseksüel

Tom heteroseksüel bir erkek. - Tom is a straight guy.

Mario, bana eşcinsel demekten vazgeç! Ben heteroseksüelim! - Mario, stop calling me gay! I'm straight!

straight
saf
straight
tutucu
straight
doğru

Jane doğrudan A alacaktır. - Jane will get straight A's.

O kelimelerin doğruca kalbinden geldiğini söyledi. - He said the words came straight from his heart.

straight
eski kafalı
straight
direkt

İşten sonra direkt eve giderim. - I go straight home after work.

Direkt eve gideceğim. - I'll go straight home.

straight
(içki) sek
straight
dosdoğru

Tom dosdoğru bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

Köpek postacı için dosdoğru gitti. - The dog went straight for the postman.

straight
(Oyunlar) (Poker) Kent: farklı renklerden ardışık sıralı 5 kart
straight
(zarf) düz, doğru, dümdüz, dosdoğru, dik olarak, doğruca, direkt olarak, doğru olarak, doğrudan doğruya, düzenli biçimde, tam, tam olarak
straight
tam olarak
straight
fark gözetmez
straight
{s} sıradan
straight
{s} doğru, yalan olmayan: a straight answer doğru bir cevap
straight
direkt olarak
straight
{i} uyuşturucu kullanmayan kimse
straight
müstakim
straight
tam

O, tamamen gülmeyen bir suratla fıkra anlattı. - She told the joke with a completely straight face.

Tom tam karşıda bakarken tek başına oturuyordu. - Tom sat alone, staring straight ahead.

English - English
straight
boring, unappealing, bad or of low quality
Favorites