She lives in abundance.
- Bolluk içinde yaşıyor.
There is an abundance of pictures in the book.
- Kitapta bir resim bolluğu var.
It is lamentable to remember what abundance of noble blood hath been shed with small benefit to the Christian state. - Sir Walter Raleigh.
The United States is abundant in natural resources.
- Amerika Birleşik Devletleri'nin doğal kaynakları boldur.
Natural resources are not abundant in Japan.
- Japonya'da doğal kaynaklar bol değildir.
Sami had ample time and ample opportunity to kill Layla.
- Sami'nin Leyla'yı öldürmek için bol zaman ve bol fırsatı vardı.
Why do you keep saying there's ample time?
- Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
The original qipao was wide and loose.
- Orijinal qipao geniş ve boldu.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
Tom wore a long, loose-fitting coat.
- Tom uzun bol ceket giydi.
Tom likes to wear loose-fitting clothes.
- Tom bol giysiler giymeyi seviyor.
Tom is generous and kind.
- Tom eli bol ve naziktir.
The portions at this restaurant are generous.
- Bu restoranda porsiyonlar boldur.
They begin losing copious amounts of hair.
- Bol miktarda kıl kaybetmeye başladılar.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
The rice we harvested is bountiful.
- Bizim biçtiğimiz pirinç boldur.
The dress has a full skirt.
- Elbisenin bol bir eteği var.
She is still full of energy.
- O hala bol enerji var.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
There are plenty of fresh eggs on the table.
- Masada bol miktarda taze yumurta var.
There are plenty of fresh eggs on the table.
- Masada bol miktarda taze yumurta var.
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
Very large windows assure abundant natural daylight.
- Çok büyük pencereler bol doğal gün ışığı sağlar.
He endowed the college with a large sum of money.
- O, üniversiteye bol miktarda para bağışladı.
Tom wore a long baggy T-shirt.
- Tom uzun bir bol tişört giyiyordu.
These jeans are baggy.
- Bu pantolon torba gibi bol.
Tom was sweating profusely.
- Tom bol bol terliyordu.
Tom apologized profusely.
- Tom bol bol özür diledi.