Definition of bol bol in Turkish English dictionary
- abundantly
- rich
- bountifully
- without stint
- large
- amply
- luxuriantly
- in armfuls
- abundantly, galore, amply, generously
- richly
- profusely
Tom was sweating profusely.
- Tom bol bol terliyordu.
Tom apologized profusely.
- Tom bol bol özür diledi.
- aplenty
- in abundance
- plenty
I had plenty of time to talk to many friends.
- Benim birçok arkadaşlarla konuşmak için bol bol vaktim vardı.
Tom has had plenty of practice.
- Tom bol bol pratik yaptı.
- superfluously
- galore
- generously
- effusively
- {s} superfluous
- handsomely
- {s} superabundant
- {s} spacious
- handsome
- easily
- bol
- wide
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
The original qipao was wide and loose.
- Orijinal qipao geniş ve boldu.
- bol
- ample
Why do you keep saying there's ample time?
- Niçin bol zaman olduğunu söylemeyi sürdürüyorsun?
Sami had ample time and ample opportunity to kill Layla.
- Sami'nin Leyla'yı öldürmek için bol zaman ve bol fırsatı vardı.
- bol
- abundant
Natural resources are not abundant in Japan.
- Japonya'da doğal kaynaklar bol değildir.
There are abundant food supplies.
- Bol gıda malzemeleri var.
- bol
- loose
Tom wore a long, loose-fitting coat.
- Tom uzun bol ceket giydi.
This is a bit too loose around my waist.
- Bu bana biraz bol geliyor.
- bol bol içmek
- swill
- bol bol bulunmak
- (Dilbilim) pullulate with
- bol bol bulunmak
- (Dilbilim) teem in
- bol bol yiyip içen
- freeliver
- bol bol/bulamaç
- amply, abundantly, generously
- bol
- copious
They begin losing copious amounts of hair.
- Bol miktarda kıl kaybetmeye başladılar.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
- bol
- hefty
- bol
- bountiful
The rice we harvested is bountiful.
- Bizim biçtiğimiz pirinç boldur.
- bol
- full
The dress has a full skirt.
- Elbisenin bol bir eteği var.
She is still full of energy.
- O hala bol enerji var.
- bol ceket
- slop
- bol
- wealthy
- bol
- heft
- bol
- voluminous
- bol
- plentitude
- bol
- (Tıp) bol
- bol
- plenty
The troops had plenty of arms.
- Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
We have had plenty of rain this year.
- Bu yıl bol yağmur vardı.
- bol
- galore
- bol
- luxuriant
- bol
- redundant
- bol
- plenty of
We have had plenty of snow this year.
- Bu yıl bol karımız vardı.
We have had plenty of rain this year.
- Bu yıl bol yağmur vardı.
- bol (giysi)
- full
- bol (para)
- pot
- bol (çok)
- copious
- bol bulunmak
- abound in
- bol gelmek
- be loose-fitting
- bol geçme
- (Mekanik) clearance fit
- bol miktarda
- copiously
- bol olma
- abound
- bol olmak
- teemed
- bol olmayan
- spare
- bol sarfeden
- lavish of
- bol suyla çalkalamak
- swill
- bol yapılmış
- loosely made
- bol şans
- good luck
- bol şanslar
- break a leg
- bol şanslar!
- good luck!
- bol şanslar!
- all the best!
- dolu (bol)
- abundant
- bolbol
- plentifully
- bol kepçe
- large bucket
- ekini bol ve ucuz olan yer
- abundant and cheap, where crops
- evde giyilen bol elbise
- rich dress worn in the house
- ihtiyaca yetmeyecek kadar az, bol karşıtı
- not enough to need fewer, abundant anti-
- aşırı bol
- overabundant
- bol
- hearty
- bol
- lush
- bol
- affluent
- bol
- liberal
- bol
- plentiful, abundant, opulent, profuse, copious, ample; loose, wide
- bol
- fecund
- bol
- effusive
- bol
- bounteous
- bol
- wide and loose-fitting; too large
- bol
- generous
The portions at this restaurant are generous.
- Bu restoranda porsiyonlar boldur.
Tom is generous and kind.
- Tom eli bol ve naziktir.
- bol
- opulent
- bol
- rich
- bol
- claret cup
- bol
- flush
- bol
- plentiful, abundant, ample, copious
- bol
- abounding
- bol
- exuberant
- bol
- plentiful
A buyers' market is a market in which goods are plentiful, buyers have a wide range of choices, and prices are low.
- Bir alıcı piyasası malların bol olduğu, alıcıların çok çeşitli seçimlere sahip olduğu, ve fiyatların düşük olduğu bir piyasadır.
We have a plentiful supply of water.
- Bol miktarda suyumuz var.
- bol
- baggy
Tom wore a long baggy T-shirt.
- Tom uzun bir bol tişört giyiyordu.
Tom wore baggy jeans.
- Tom bol kot pantolon giymişti.
- bol
- lavish
- bol
- handsome
- bol bir yemek
- hearty meal
- bol bir şekilde
- lavishly
- bol biçmek
- to estimate lavishly
- bol bulunma
- commonness
- bol bulunmak
- superabound
- bol buzlu viski
- (Gıda) on the rocks
- bol doğramak
- 1. to spend lavishly. 2. to be lavish in promises
- bol elbise
- sack dress
- bol elbise
- loose dress
- bol elbise
- slack suit
- bol gömlek
- slop
- bol güneş alan oda
- sun parlor
- bol kalori
- large calorie
- bol kaynaklar
- ample resources
- bol kaynaklar
- ample resource
- bol keseden atmak
- to make extravagant promises, scatter promises around
- bol keseden atmak
- to be free with, to scatter promises around
- bol kesim
- (Tekstil) wide cut
- bol manto
- Mantua
- bol manto
- loose gown worn by women during the 17th and 18th centuries
- bol meyve veren ağaç
- a good bearer
- bol miktar
- slathers
- bol miktarda
- abundantly
The government should finance education more abundantly.
- Hükümet eğitimi daha bol miktarda finanse etmeli.
- bol miktarda
- plenty of
You promised that there would be plenty of hedgehogs in the village!
- Köyde bol miktarda kirpi olacağına söz verdin!
The troops had plenty of arms.
- Askerlerin bol miktarda silahları vardı.
- bol mini elbise
- sack
- bol olarak
- exuberantly
- bol olmak
- grow on trees
- bol olmak (bir yerde)
- abound with
- bol olmayan
- frugal
- bol pantolon
- slacks
- bol pantolon
- bags
- bol pantolon
- loose trousers
- bol pantolon
- galligaskins
- bol paralı
- remunerative
- bol paça
- a wide trouser leg
- bol paça
- 1. a wide trouser leg, baggy trouser leg; bell-bottom trouser leg. 2. slovenly, untidy
- bol su ile yıkamak
- sluicing
- bol su ile yıkamak
- wash down
- bol suyla yıkamak
- scour
- bol suyla yıkamak
- swill out
- bol suyla yıkamak
- sluice
- bol suyla yıkamak
- swill
- bol suyla yıkanmış
- sluiced
- bol suyla yıkanmış
- scoured
- bol süt veren inek
- a good milker
- bol teyel
- tailor's tack
- bol teyel
- tailors tack
- bol teyel
- (Tekstil) tailor’s tacks
- bol verilmiş
- showered
- bol yapraklı
- foliate
- bol yağda kızartmak
- deep-fry
- bol yağda kızartılmış
- deep fried
- bol yer
- leeway
- bol yetişmek
- luxuriate
- bol şans
- break a leg!
- bol şanslar!
- good luck, all the best!
- bol şekilli
- polymorphous
- büzgülü bol gömlek
- smock
- derin ve bol balıklı su
- swim
- eski bol çorap
- galligaskins
- gönlü bol
- generous-hearted
- gönülü bol
- generous-hearted
- işgücü bol ülke
- (Ticaret) labour abundant country
- işgücü bol ülke
- (Ticaret) labor abundant country
- kasap, yağı bol olunca gerisini yağlar
- (Atasözü) When there is excess it tends to be wasted
- kısa bol pantolon
- (16.yy.) trunk hose
- meyvesi bol
- fruitful
- sütü bol yağlı bir inek
- jersey cow
- tavşanı bol olan yer
- warren
- toprakı bol olsun. May he rest
- in peace (said of a non-Muslim)
- uzun ve bol giysi
- stole
- uzun ve bol kemerli palto
- Ulster
- çiçeği bol
- flowering
- çok bol
- It's too loose