Bir yüz çıbanım var.Bir burun deliğinin arkasında acılı bir yumru var.
- I have a facial boil. There's a painful lump at the back of one nostril.
Kestaneler en azından on beş dakika kaynamalı.
- Chestnuts have to be boiled for at least fifteen minutes.
Su kaynamaya başladı.
- The water began to boil.
Lütfen yumurtaları çok sert kaynatma.
- Please don't boil the eggs so hard.
Su kaynatman gerekebilir.
- You may need to boil water.
Yumurtaları pişirmek için suyu kaynatırsın.
- You boil water to cook eggs.
Biz spagetti pişirmek için su kaynatıyoruz.
- We boil water to cook spaghetti.
Suyu kaynatmak sadece üç dakika sürer.
- It takes only three minutes for the water to boil.
Italya'nın Reggio Emilia kasabasında istakozları kaynatmak yasa dışıdır.
- Boiling lobsters is illegal in the town of Reggio Emilia, Italy.
Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
Normal şartlar altında, suyun kaynama sıcaklığı 100 santigrat derece.
- Under normal conditions, the boiling point of water is 100 degrees Celsius.
Yumurtaları kaynar suyun içine koyun.
- Put the eggs into the boiling water.
Kaynar suya, baharat, baharatlı yağ ve biber ekleyin.
- Add seasoning, seasoned oil, and chili, to the boiling water.
Öğle yemeği için biraz ekmek ve bir kaynamış yumurta yedim.
- I ate some bread and a boiled egg for lunch.
Kaynamış bir yumurtanın kabuğunu temiz bir şekilde nasıl çıkarırsın? Bir çeşit hile var mı?
- How do you take off the shell of a boiled egg cleanly? Is there some sort of trick?
Makarnayı kaynayan suya katın.
- Add the pasta to the boiling water.
Kaynayan suya biraz tuz koy.
- Put some salt into the boiling water.
Sami'nin öfkesi kaynama noktasına ulaştı.
- Sami's rage reached boiling point.
Ben geldiğimde, anlaşmazlık kaynama noktasına ulaşmıştı.
- When I arrived, the dispute had reached its boiling point.
Havuçları kaynatmayı bitirin.
- Finish boiling the carrots.
Italya'nın Reggio Emilia kasabasında istakozları kaynatmak yasa dışıdır.
- Boiling lobsters is illegal in the town of Reggio Emilia, Italy.
Kaynayan suya biraz tuz koy.
- Put some salt into the boiling water.
Kaynayan suyu bardağa boşalttı.
- She poured boiling water into the cup.
Tom biraz su kaynattı.
- Tom boiled some water.
Tom bana birkaç yumurta kaynattı.
- Tom boiled me some eggs.
Kahve demliği kaynıyor.
- The coffeepot is boiling.
Çaydanlık kaynıyor olmalı.
- The kettle must be boiling.
Önceleri çok istiyordu o evi ama artık soğudu.
Biz bütün kış haşlanmış patates yedik.
- We ate boiled potatoes all winter.
Her gün kahvaltıda haşlanmış yumurta yerim.
- I have a boiled egg for breakfast every day.
I’m boiling in here – could you open the window?.
Add the noodles when the water comes to the boil.
Pure water boils at 100 degrees Celsius.
Boil some water in a pan.
It’s boiling outside!.
Boil the eggs for two minutes.
So what this boils down to is that you still owe me that fifty bucks.
My dissertation is 342 pages long, and I'm required to boil it down to a one-page abstract?!?.
Some of the salt will rise up with the vapors, but most of it will be left in the pan when the water has boiled off.
cooking it will boil off the vodka.
I forgot about the rice and it boiled over.
boiling oil.
I'm boiling – can't we open a window?.
He was boiling mad.
That is the reason for the coin. You will be able to hear it dancing about, and it will tell you if the water goes off the boil or is getting dangerously low.
By then we'd gone off the boil sexually and he was even less keen than I was about 'marriedness', so it was more like friends deciding to share a flat than the setting-up of a ménage.
They were really excited about the project, but now they seem to have gone off the boil.