boşluklu

listen to the pronunciation of boşluklu
Turkish - English
(İnşaat) porous
Full of tiny pores that allow fluids or gasses to pass through

Concrete is porous, so water will slowly filter through it.

{a} abounding with or like pores
full of loopholes
having many pores
Lascivious; licentious
any material containing pores Porosity is percent pore space in material
Having a granular surface as the result of oxidation
full of pores or vessels or holes
containing pores which are interconnected
The coarse-grained brownish yellow wood of a small tree (Pisonia obtusata) of Florida and the West Indies
Geologically, this term describes rock that permits movement of fluids through small, often microscopic openings, much as water moving through a sponge Porous rocks may contain gas, oil, or water
Of or pertaining to pornography; lascivious; licentious; as, pornographic writing
able to absorb fluids; "the partly porous walls of our digestive system"; "compacting the soil to make it less porous"
something which allows water to pass through it Compare nonporous
The quality or state of
full of pores or vessels or holes able to absorb fluids; "the partly porous walls of our digestive system"; "compacting the soil to make it less porous"
Something that is porous has many small holes in it, which water and air can pass through. The local limestone is very porous
A young hog; a pig
Licentious painting or literature; especially, the painting anciently employed to decorate the walls of rooms devoted to bacchanalian orgies
boşluk
{i} vacancy

His resignation left a vacancy in the cabinet. - İstifası kabinede boşluk bıraktı.

boşluk
blank

Tom filled in the blanks. - Tom boşlukları doldurdu.

There is a blank space in front of the first letter of this sentence that should be removed. - Bu cümlenin ilk harfinin başında kaldırılması gereken bir boşluk var.

boşluk
space

Leave a double space after each sentence. - Her cümleden sonra bir çift boşluk bırakın.

Leave more space between the lines. - Hatlar arasında daha fazla boşluk bırakın.

boşluk
emptiness

An emptiness devours my heart. - Bir boşluk kalbimi yiyip bitirmektedir.

boşluk
gap

The cat went through a gap in the fence. - Kedi çitteki bir boşluktan geçti.

The gap was bigger than I expected. - Boşluk beklediğimden daha büyüktü.

boşluk
yard
boşluk
vacuum
boşluk
{i} separation
boşluk
{i} void

Fadil felt a void in his life. - Fadıl hayatında bir boşluk hissetti.

When I look back on my youth, I see a spiritual void, said Tom. - Tom Gençliğime baktığımda manevi bir boşluk görüyorum. dedi.

boşluk
{i} abyss
boşluk
hollow
boşluk
vacancies
boşluk
(Jeoloji) clearence
boşluk
{i} gulf
boşluk
interim
boşluk
(İnşaat) porosity
boşluk
well
boşluk
null
boşluk
(İnşaat) pore
boşluk
exhaustion
boşluk
(Bilgisayar) gap width
boşluk
opening
boşluk
recess
boşluk
area
boşluk
cavity
boşluk
hiatus
boşluk
{i} slot
boşluk
aperture
boşluk
vainness
boşluk
{i} yawning
boşluk
sinus
boşluk
chamber
boşluk
play
boşluk
backlash
boşluk
emptiness; cavity; gap; clearance; vacuum
boşluk
allowance
boşluk
desideratum
boşluk
hollow space
boşluk
nothingness
boşluk
chasm
boşluk
blank space, blank
boşluk
clear
boşluk
inanition
boşluk
blank; antrum
boşluk
hole

Why do the five yen coin and the fifty yen coin have holes in the center? - Neden 5 ve 50 yenlik bozuk paraların ortasında boşluk var?

The story is full of holes. - Anlatı boşluklarla dolu.

boşluk
idleness
boşluk
blank , space
boşluk
daylight
boşluk
cavity (Anatomy); slackness
boşluk
blankness; abysm
boşluk
clearance
boşluk
phys. vacuum
boşluk
(Hukuk) lacuna, vacuum, gap
boşluk
hollowness
boşluk
{i} blankness
boşluk
{i} voidness
boşluk
{i} slackness
boşluk
vacuole
boşluk
inanity
boşluk
{i} vacuity
boşluk
{i} nullity
boşluk
inane
boşluk
wilderness
boşluk
{i} abysm
boşluk
{i} slack
boşluk
{i} lacuna
hava boşluklu
pneumatic
Turkish - Turkish

Definition of boşluklu in Turkish Turkish dictionary

boşluklu serpme
Zımpara üretiminde tanecikler arasında %50 boşluk kalacak biçimde düzenlenen tane yapıştırma işlemi
Boşluk
vakum
Boşluk
kavite
Boşluk
cevf
Boşluk
(Osmanlı Dönemi) FÜRUC
boşluk
Oyuk, çukur, kapanmamış yer
boşluk
Kesinti, kopukluk
boşluk
Kesinti, kopukluk: "O sevimli toprakların boşluğu gönlüne dokunmuştu."- F. R. Atay
boşluk
Boş geçen süre
boşluk
İçinde hiçbir cisim bulunmayan uzay, vakum
boşluk
Yetersizlik
boşluk
Yetersizlik: "O günden bugüne olanları hatırladıkça insan ister istemez bu türlü çabaların hiçliğini, boşluğunu düşünmek zorunda kalıyor."- R. H. Karay. İçinde hiçbir cisim bulunmayan uzay, vakum
boşluk
Eksiklik, yoksunluk duygusu
boşluk
Eksiklik, yoksunluk duygusu: "Nevin, içinde ucu bucağı kayıp bir boşluk duydu."- S. F. Abasıyanık
English - Turkish

Definition of boşluklu in English Turkish dictionary

öngerilmeli boşluklu beton
prestressed hollow concrete slab
boşluklu
Favorites